ABD ve Batı Bloku'na göre dünyada iki tip devlet var: "Demokratik" ve "otokratik"... Liderlere de o gözle bakıyorlar; demokrat liderler, otokrat liderler.
Bu yaklaşım teorik olarak doğru olsa da Batı her zaman söylediği o teoriye uygun davranmıyor. Bundan da hiç rahatsız değil. İşine gelmeyen liderleri otokrat diye suçladıkları, hatta darbeyle değiştirmek istedikleri gibi, soykırım yapan, işgalci, hatta faşist liderleri "demokrat" diye yutturmayı iyi biliyorlar.
İsrail Başbakanı Netanyahu ve iktidar ortakları aşırı sağcı, faşist liderler bunun son örneği.
Koalisyon ortaklarına bakın; aşırı sağcı Dini Siyonizm, Yahudi Gücü ve Moaz, Ultra Ortodoks Partiler Şas ve Birleşik Tevrat Yahudilik Partisi... Açık açık ırkçılık yaptıkları gibi aralarında terör suçu işleyenler bile var.
Bu ekip, sadece 7 Ekim sonrası Gazze'de soykırıma varan vahşete imza atmadı, daha önce de aynı şeyleri yaptı. İsrail'in içinde yaşayan 2 milyonu aşkın Arap'a da, Batı Şeria ve Kudüs'e de aynı ırkçı ve işgalci siyasetle yaklaştı.
ABD ve Avrupa da bu gerçeği bile bile onlara destek verdi. Otokrat liderlere karşı çıkıp demokrat kesileceksin, sonra da İsrail'de faşist uygulamalara imza atan partilere açık destek vereceksin. Biden son konuşmasında, Amerikan değerlerinden, özgürlük ve demokrasiden söz ediyor ama faşist Netanyahu hükümetine tarihin en büyük desteğini vereceğini de ihmal etmiyor.
Gördüğünüz gibi ABD ve Batı Bloku, bu ikiyüzlülüğü artık gizlemiyor da. Sosyal demokratı da liberali de koşa koşa İsrail'e gidip Netanyahu'ya sarılıyor.
Oysa orada faşist bir iktidar gerçeği var ve bu da yeni ortaya çıkmış değil.
ABD dış politikası, Ortadoğu ve uluslararası strateji uzmanı Al Jazeera'nın siyasi analisti MarvanBisara son yazısında bu konuyu ele almış. Perspektif'te yer alan, "Netanyahu: Modern İsrailFaşizminin Kurucusu" başlıklı yazısında Netanyahu'nun askeri güç kullanarak Filistinlileri yurtlarından etmeye inandığını belirtip şöyle diyor: "Netanyahu bu inançla siyasetegirdi ve yavaş yavaş kendisiniinşa ederek modern İsrailfaşizminin babası oldu. İşeOslo Barış Anlaşmalarını imzaladığıiçin dönemin başbakanıYitzhak Rabin'i şeytanlaştırarakve Yahudi bir fanatik tarafındanöldürülmesinin yolunu açmayayardım ederek başladı. 1996'dabaşbakan olduktan sonra, yeninesil faşist ve ırkçı liderleri yetiştirmeyegirişti."
Bisara, bu gerçeği 2018 yılındaHolokost'tan sağ kurtulan ve İsrail'infaşizm konusunda önde gelen otoritesiProfesör Zeev Sternhell'in,"İsrail'de Büyüyen Faşizmve Erken Nazizm Benzeri BirIrkçılık" makalesiyle gündeme getirdiğinive Batı'nın bunu dikkate almadığınıyazıyor.
Onların "kacak güreştiğini" söyleyerek şöyle diyor: "Washington şu ana kadar,önde gelen birkaç AmerikalıYahudi, İsrail'de sandıklardançıkan faşist tehlikeye ilişkin eleştirilerinidile getirirken dahiönemli ölçüde sessiz kaldı. Trump pervasızsa, Biden dasuça ortaktır."
Bu suç ortaklığı yüzünden, 1993yılında Oslo'da kayıt altına alınan "ikidevletli çözüm" formülü 30 yıldırhayata geçirilemiyor. Batı çözüm değil,kaos istiyor. Tıpkı Karabağ meselesigibi. Bu gerçeği Batı'dan demokrasibekleyenler görmedikçe veBatı'da Gazze'deki vahşete isyaneden vicdan sahipleri kadar cesurolmadıkça döne döne bu tür sorunlarıyaşamaya devam edeceğiz.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.