İsrail, Gazze'de yıllardır aynı insanlık suçunu işliyor ve kimse de dur diyemiyor.
ABD ve Batı Bloku çok net, İsrail ne yaparsa yapsın, isterse dünyanın en kanlı eylemine imza atsın, insanlık suçu işlesin fark etmiyor, destek vermeye devam ediyor.
Şu tabloya bakın; Rusya'nın BM Güvenlik Konseyi'ne getirdiği ateşkes önerisine, dünyaya insan hakları ve demokrasi dersi vermeye kalkan ABD, İngiltere, Fransa ve Japonya "hayır" oyu verdi. Korkup çekimser kalanları saymaya gerek yok.
Peki İslam ülkeleri ne yapıyor?
Türkiye'nin garantörlük ve iki devletli çözüm teklifi dışında somut bir öneri yok. Tabii yaşanan vahşeti kınadılar hem de yüksek tonda. Oysa bırakın petrol zengini ülkeleri, hepsi bir araya gelse sadece bölgede değil dünyada çok şey değişir.
Bu açıdan önceki gün Suudi Arabistan'ın Cidde kentinde düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) toplantısı merakla beklendi.
Yine bir şey çıkmadı. Bu ruhsuzluğu en çarpıcı ve anlamlı biçimde değerlendiren Dışişleri Bakanı Hakan Fidan oldu:
"Şu ana kadar acil meselelerle buluştuk, kınadık ve dağıldık. Bu sefer burada bırakmamalıyız. İsrail ve diğerleri Filistinlilerle barışı ertelemenin bir bedeli olacağını anlamalıdır. İsrail'in vahşet işlemesi, bizden sert eleştiriler alması ve başka bir vahşet işleyerek dünyaya bunu unutturması yönündeki kısırdöngüyü kırmak zorundayız."
Gerçekten de İsrail hep aynı şeyi yaptı. Daha büyük vahşet yaparak bir öncekini unutturdu. Bunu Batı'nın değiştirmeyeceği artık görülmeli. Bu yüzden Bakan Fidan, harekete geçilmesi gerektiğini söylüyor:
"Bölgedeki Müslüman ülkeler, Filistin halkının iyiliğini ve bekasını teminat altına almalı ve kalıcı bir barışın garantörleri olarak hareket etmeli."
Peki edebilecekler mi?
Edebilirler; çünkü hem dünyada haksızlıklara itiraz eden ülkeler çoğalıyor hem de İsrail ve ABD tarihlerinin en utanç verici dönemini yaşıyor. Biri terör devleti damgası yemiş durumda, öteki de vahşete destek veren, terör örgütlerini destekleyen "büyük devlet" pozunda.
Düşüşteler ve son bir gövde gösterisi için uçak gemileriyle, nükleer ateş gücüyle, destroyerleriyle, denizaltılarıyla bölgeye akın akın geliyorlar. Yeni ve kirli bir plan yaptıkları çok açık. Türkiye'yi de kapsama alanına alan bu plan, sonları da olabilir, kanlı bir savaşın başlangıcı da.
Tıpkı Bakan Fidan'ın altını çizdiği gibi: "Amerika'nın moral üstünlüğü bölgede inanılmaz bir şekilde zedelenmiş durumda. Belki kalıcı bir kopuşun da arifesindeyiz."
***
İLETİŞİM BAŞKANLIĞI VE KÜRESEL DEZENFORMASYON
Batı basınında ABD ve İsrail etkisinin çok güçlü olduğu biliniyor. Çoğu da İsrail yanlısı. Bu medyanın Türkiye'ye yönelik bütün operasyonlarda rol aldığı da bir gerçek. Başkan Erdoğan'a karşı yıllardır müthiş bir kara kampanya yürütüldü. Onlarca kez dergilerinde kapak yaptılar. Son yıllarda bu sürece sosyal medya mecraları da eklendi. O andan itibaren de sadece taraflı haberleriyle değil, yalan ve iftiralarıyla da Türkiye'yi bombaladılar. Gezi kalkışmasından itibaren bu saldırı hiç durmadı.
Bu operasyonun bir ayağında da FETÖ ve PKK vardı. İçerideki uzantıları ve bazı siyasi partiler de o yalan haberleri toplumu kışkırtmak için kullandı. Yargı ve siber suçlarla mücadele ekipleri bile baş etmekte zorlandı.
Nihayet İletişim Başkanı Fahrettin Altun devreye girdi ve müthiş bir mücadele başlattı. Sevgili İdris Kardaş'ın yönetiminde kurulan Dezenformasyonla Mücadele Merkezi inanılmaz işlere imza attı ve piyasaya sürülen her yalana anında cevap verdi.
Bu yalan operasyonunun son örneğini Gazzelilere yaşatılan vahşette gördük. Binlerce yalan haber yapıldı. Meğer içeride ve dışarıda ne çok İsrail ve ABD sever varmış. İletişim Başkanlığı olmasa o haberlere gerçek diye inanılacaktı. Emeği geçenleri kutluyorum.