Arap düşmanlığındaki sır
"İnsan hak ve hürriyetlerine saygı duyan hiçbir devlet bu furyaya sessiz kalmaz, kalmamalıdır. Bugün çoğunlukla Müslümanları hedef alan bu saldırıların yarın kökeni, dili, kültürü, inancı farklı gruplara yönelmesi kuvvetle muhtemeldir. Cezasız kalan her suç failini azgınlaştırır."
Aslında bu yeni bir uyarı değil, yıllardır Başkan Erdoğan ve Türkiye'nin demokrat aydınları Batı'da yükselen ırkçılığa karşı güçlü bir duruş sergiledi ve her platformda bu tehlikeye dikkat çekti.
Ancak tehlike sadece dışarıda değil içeride de yükseliyor. Artık Türkiye'de siyasi nefretle donatılan sosyolojide Suriyeli göçmenler üzerinden başlayan ve giderek "Arap düşmanlığı"na dönüşen ırkçı bir yükseliş var.
Son günlerde özellikle sokağa yansıyan, çocuklara ve kadınlara yönelen bu düşmanlık sadece bir günde ve marjinal ırkçı söylemlere sahip siyasi aktörler sayesinde ortaya çıkmış değil. Arka planında, "Araplar bize ihanet etti" tezine kadar uzanan kirli bir hafıza ve yeni ticari ilişkiler var.
Şimdi MİT Başkanı olan İbrahim Kalın, o hafızanın nasıl oluştuğunu şöyle anlatıyordu:
"Son 100 yıldır büyük bir savrulma yaşanıyor. Sykes-Picot ile yeniden çizilen Ortadoğu'nun sınırları bu coğrafyanın gerçekleriyle bir türlü örtüşmedi. Attıkları büyük fitne tohumları vardı. Mesela, Cumhuriyet'in uzun kuruluş yıllarında 'Araplar bize ihanet etti, bizi arkadan vurdu' tezi işlendi. Bir Arap düşmanlığı üretildi. Araplara da 'Türkler Arap dünyasını bıraktı, Batı'yla ittifak yapıp gâvur oldu' dediler."
Aynı geçmişe, sol kimliğiyle bilinen ve seçim öncesi CHP'ye destek yazıları yazan reklamcı Ateş İlyas Başsoy'un bakışı da farklı değildi:
"Arap düşmanlığı, 'Dünya bize düşman' mottosuna sahip Türk faşizminin inşasında da harç malzemesi oldu. Birinci Dünya Savaşı 'Araplar bizi sırttan vurdular' cümlesini yükseltti ve bu cümle seksen yıl boyunca manşetteki yerini korudu. Türk modernizmi ve Türk faşizmi (toptancılar ikisini bir görür) bu cümleyi öyle bir tuttu ki, seksen yıl bırakmadı."
Hâlâ da bırakmış değil. İşin öncülüğünü de ne yazık ki Başsoy'un da destek verdiği CHP ve İP yaptı. Bu iki parti, her seçim öncesi kendi sosyolojilerini başta Suriyeli göçmenler ve Katarlılar olmak üzere bütün Araplara karşı kışkırtan bir siyaset izledi.
Gerçeği Başsoy da kabul ediyor ki şöyle diyor:
"Muhaliflerden bu konuda yapıcı tek bir söz duymadığım gibi, bir Ayvalık kahvesinde telaffuz edilecek türden kibirli ve dışlayıcı ifadeleri bol bol duyuyorum."
Bu kışkırtıcı siyasetin son örneğini de mayıs seçimleri öncesi dehşet içinde izledik. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "ırkçı" Zafer Partisi'yle ittifak yapmak için elini masaya vurarak o hafızayı güncelliyordu: "Suriyeliler gi-de-cek..."
Zaman içinde yükselen bu kara kampanya, Arap göçmenlerle başlayıp Katarlı yatırımcılara, üniversitede okumak isteyen öğrencilere, hatta en çok para harcayan Arap turistlere bile yöneldi.
Neden acaba?
Neden bu toprakları işgal eden emperyal ülkelerden gelen turistlere sesini çıkarmayanlar Araplara karşı kin dolular?
Bunun tek nedeni o tarihi hafıza olamaz. Herhalde o kirli tohumu eken küresel mahfiller, son dönemde Türkiye'nin Körfez ülkeleriyle kurduğu siyasi ve ekonomik ilişkilerden rahatsız ki kara kampanyaya hız verildi?
CHP'de "değişim" isteyenlerin bu konuda bir fikri var mı?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Netanyahu savaş suçlusu, sıra İsrail’de (23.11.2024)
- Bahçeli’nin ikinci Öcalan çıkışı (22.11.2024)
- İmamoğlu, MYK’dan kimlerin atılmasını istedi? (21.11.2024)
- Trump çöküşü durdurabilir mi? (19.11.2024)
- Türkiye ve Trump’ın ‘Haçlı’ kabinesi (17.11.2024)
- ‘Devlet bir paradigma değiştirdi, bu bir çağrı...’ (16.11.2024)
- Trump, FETÖ okullarını kapatacak mı? (15.11.2024)
- Atatürk 10 yıl daha yaşasaydı (14.11.2024)
- Trump’ın öngörülemezliği ve Ortadoğu (12.11.2024)
- CHP’nin ‘yeni İSKİ’cileri (10.11.2024)