Dünyada özellikle de Batı dünyasında hızla yükselen ve merkez siyaseti de etkisi altına alan İslam düşmanlığı ile ırkçılık giderek artıyor. BM'nin 78'inci toplantısına katılmak için ABD'de bulunan Başkan Erdoğan'ın gündeminde de bu konu vardı ve katıldığı bir toplantıda şöyle diyordu: "İnsan hak ve hürriyetlerine saygıduyan hiçbir devlet bu furyaya sessizkalmaz, kalmamalıdır. Bugün çoğunluklaMüslümanları hedef alan busaldırıların yarın kökeni, dili, kültürü,inancı farklı gruplara yönelmesikuvvetle muhtemeldir. Cezasız kalanher suç failini azgınlaştırır."
Aslında bu yeni bir uyarı değil, yıllardır Başkan Erdoğan ve Türkiye'nin demokrat aydınları Batı'da yükselen ırkçılığa karşı güçlü bir duruş sergiledi ve her platformda bu tehlikeye dikkat çekti.
Ancak tehlike sadece dışarıda değil içeride de yükseliyor. Artık Türkiye'de siyasi nefretle donatılan sosyolojide Suriyeli göçmenler üzerinden başlayan ve giderek "Arap düşmanlığı"na dönüşen ırkçı bir yükseliş var.
Son günlerde özellikle sokağa yansıyan, çocuklara ve kadınlara yönelen bu düşmanlık sadece bir günde ve marjinal ırkçı söylemlere sahip siyasi aktörler sayesinde ortaya çıkmış değil. Arka planında, "Araplar bize ihanet etti" tezine kadar uzanan kirli bir hafıza ve yeni ticari ilişkiler var.
Şimdi MİT Başkanı olan İbrahimKalın, o hafızanın nasıl oluştuğunu şöyleanlatıyordu: "Son 100 yıldır büyük bir savrulmayaşanıyor. Sykes-Picot ile yenidençizilen Ortadoğu'nun sınırlarıbu coğrafyanın gerçekleriyle birtürlü örtüşmedi. Attıkları büyükfitne tohumları vardı. Mesela,Cumhuriyet'in uzun kuruluş yıllarında'Araplar bize ihanet etti, bizi arkadanvurdu' tezi işlendi. Bir Arap düşmanlığıüretildi. Araplara da 'Türkler Arapdünyasını bıraktı, Batı'yla ittifak yapıpgâvur oldu' dediler."
Aynı geçmişe, sol kimliğiyle bilinen ve seçim öncesi CHP'ye destek yazıları yazan reklamcı Ateş İlyas Başsoy'un bakışı da farklı değildi: "Arap düşmanlığı, 'Dünya bize düşman' mottosuna sahip Türk faşizminininşasında da harç malzemesioldu. Birinci Dünya Savaşı 'Araplar bizi sırttan vurdular' cümlesini yükselttive bu cümle seksen yıl boyuncamanşetteki yerini korudu. Türkmodernizmi ve Türk faşizmi (toptancılar ikisini bir görür) bu cümleyi öyle birtuttu ki, seksen yıl bırakmadı."
Hâlâ da bırakmış değil. İşin öncülüğünü de ne yazık ki Başsoy'un da destek verdiği CHP ve İP yaptı. Bu iki parti, her seçim öncesi kendi sosyolojilerini başta Suriyeli göçmenler ve Katarlılar olmak üzere bütün Araplara karşı kışkırtan bir siyaset izledi.
Gerçeği Başsoy da kabul ediyor ki şöyle diyor: "Muhaliflerden bu konuda yapıcıtek bir söz duymadığım gibi, birAyvalık kahvesinde telaffuz edilecektürden kibirli ve dışlayıcı ifadeleribol bol duyuyorum."
Bu kışkırtıcı siyasetin son örneğini de mayıs seçimleri öncesi dehşet içinde izledik. CHP Genel Başkanı KemalKılıçdaroğlu, "ırkçı" Zafer Partisi'yle ittifak yapmak için elini masaya vurarak o hafızayı güncelliyordu: "Suriyeliler gi-de-cek..."
Zaman içinde yükselen bu kara kampanya, Arap göçmenlerle başlayıp Katarlı yatırımcılara, üniversitede okumak isteyen öğrencilere, hatta en çok para harcayan Arap turistlere bile yöneldi.
Neden acaba?
Neden bu toprakları işgal eden emperyal ülkelerden gelen turistlere sesini çıkarmayanlar Araplara karşı kin dolular?
Bunun tek nedeni o tarihi hafıza olamaz. Herhalde o kirli tohumu eken küresel mahfiller, son dönemde Türkiye'nin Körfez ülkeleriyle kurduğu siyasi ve ekonomik ilişkilerden rahatsız ki kara kampanyaya hız verildi?
CHP'de "değişim" isteyenlerin bu konuda bir fikri var mı?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.