Bir süredir Suriye'nin petrol bölgesi Deyrizor'da Arap aşiretleri ile ABD aparatı SDG, daha doğrusu terör örgütü PKK-YPG arasında ciddi bir çatışma yaşanıyor.
Aslında bu kaçınılmaz bir sondu. Eninde sonunda Suriye'deki Araplar, ABD'nin PKK üzerinden bölgeye çökmesine isyan edecekti.
Çünkü o bölgenin Kürt coğrafyasıyla ilgisi olmadığı gibi Batı'nın seküler aparatı YPG'yle de bir ilişkisi yoktu. Bu tam anlamıyla küresel birsiyaset mühendisliği dayatmasıydı. Böylece ABD hem bölgede kalmanın bir yolunu bulacak, hem terör örgütü ilan ettiği PKK vasıtasıyla bölge ülkelerini -başta da Türkiye'yi- tehdit edecek hem de petrole çökerek işgalin maliyetini bedavayagetirecekti. Şimdiye kadar bunu başardı da.
Bu kirli zeminin oluşmasında elbette Suriye rejiminin, İran'ın, hatta Rusya'nın da katkısı var. Hiçbiri samimi bir şekilde ABD-YPG ilişkisine karşı çıkmadı. Hiçbiri Türkiye'ye efelendikleri kadar ABD'ye efelenemedi. Bu yüzden de ne terör örgütlerine karşı açık tavır alındı ne de Suriye'de siyasi çözüm için çaba harcandı. Kaos işlerine geliyordu. Doğal olarak milyonlarca Suriyeli göçmen meselesi de çözülmedi. Tıpkı 30 yıl sürüncemede bıraktıkları Karabağ meselesi gibi.
DEYRİZOR'DA ARAP İSYANI
İşte Arap aşiretlerinin son isyanı biraz da bukilitlenmeye karşı yeni bir hamle. İşaret fişeği olurmu bilemem ama Başkan Erdoğan'ın Soçi'dePutin'le görüşmesinde söyledikleri bu açıdan çokçok önemli: Başkan Erdoğan şöyle diyordu: "Sayın Putin de bölgenin sahipleri olarakArap aşiretlerinin bir araya gelerek,terör örgütüne karşı mücadele vermesininönemli olduğunu söyledi. Şu anda yaşanan,Arap aşiretlerinin birlik, beraberlikiçerisinde kendi topraklarınasahip çıkma hamlesidir,adımıdır. Bu bakımdanyaşananları önemlibuluyorum. Arap aşiretlerioraların gerçek sahipleridir. Ne PKK ne YPGburaların sahibi değil,bunlar sadece terörist. Aşiretlerin bir araya gelmeksuretiyle PKK'ya,YPG'ye karşı koydukları tavır, haysiyetli bironur mücadelesidir. Hem millidir hem yerlidir."
KERKÜK VE ORTAK COĞRAFYAMIZ
İlginç olduğu kadar manidar olan bir gelişme deaynı zaman diliminde Kerkük'te yaşanıyor. Arkaplanı henüz açığa çıkmadığı için bilgiye dayanmayan,önyargılı değerlendirmelerden kaçınmakgerekiyor. Çünkü hem birileri pusuda bekliyorhem de o bölge bizim ortak coğrafyamız. "Ortakcoğrafyamız" denince de aklıma sevgili dostumyazar Orhan Miroğlu'nun "MağdurlarınCoğrafyasında Arka Bahçemizdeki Halklar"kitabı geliyor. Şu sıralarda bölgeyi anlamak isteyenlerinmutlaka okuması gereken bir kitap. Miroğlu bölgedeki son gelişmeleri değerlendirirken önce Başkan Erdoğan'ın şu sözlerine atıf yapıyor: "Irak ve Suriye'yi içine alan coğrafyanındemografik gerçeklerini dikkate almayanhiçbir tasarrufun başarı şansı yoktur."
Sonra da "Sözü edilen coğrafya bizim'arka bahçemizdeki 'coğrafyadır" diyor ve ekliyor:
"Bir Fransız ve bir İngiliz tarihe kendi isimleriyle geçen bir anlaşmaya -Sykes/Picot- imza atmışlar ve ellerine bir cetvel alıp o coğrafyayı kalbinden delik deşik edip parçalara ayırmışlar. Türkiye'ninbu hafızaya, bu tarihe karşı sorumluluklarıvar ve bu sorumluluklar, şu bu ideolojiningölgesine çekilerek, iç siyasete malzemeyapılarak yerine getirilecek sorumluluklardeğil."
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.