Son 14-28 Mayıs seçimlerinde HDP dahil 7 parti ve iki belediye başkanı bir araya gelip meydanlara indi ama sonuç son 10 yıldaki seçimlerden farklı olmadı. Millet İttifakı ağır bir yenilgi aldı.
Bu sonuçta sadece siyasi partilerin değil, o partilere "akıl veren" aydınların da katkısı büyük. Seçim öncesi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu yere göğe koymayan o aydınlar, -çoğuünlü üniversitelerde öğrenci yetiştiriyor- bugün sıradan popülist siyasetçiler gibi dönüp kendilerine bakmıyor, kifayetsiz siyasetçilerin "günah keçisi" ilan ettiği Kılıçdaroğlu'na saldırıyor.
En başı da Kılıçdaroğlu'nun ABD'ye kadar gidip danışman yaptığı DarenAcemoğlu çekiyor. O gün danışmanı olmayı kabul eden ve tek cümle Kılıçdaroğlu'nun siyasi duruşuna itiraz etmeyen, uyarmayan Acemoğlu bugün yerin dibine batıran şeyler söylüyor: "Ben bu kadar seçim kaybedenbir ana muhalefet partisi genel başkanınparti başında kaldığı başka birülke bilmiyorum. 11 mi oldu 12 mioldu kaybedilen seçim sayısı?"
İyi de danışmanı olduğundaKılıçdaroğlu zaten 11 seçim kaybeden birsiyasetçiydi. Acemoğlu, o zaman nedenbu soruyu sormadı?
AYDIN KRİZİ VAR
Gördüğünüz gibi asıl sorun ülke gerçeklerinikendi ideolojik bakışlarına uydurupteori üreten aydınlarda. Seçim öncesio kerli ferli aydınlar, Altı Masa partilerininülkeye nasıl bir demokrasi getireceğini,otoriter popülist milliyetçi liderlere karşıdaha tevazu sahibi liderlerin geleceğini,toplumsal kutuplaşmanın ortadan kalkacağınıballandıra ballandıra anlattı.
Mesela Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin başına yakışmadığını söylediği halde oy vereceğini açıklayan Prof. Dr. Celal Şengör ve aday olmaması gerektiğini söyleyip seçim yaklaştığında "özür" dileyen meczup gazeteci Mine Kırıkkanat gibi. Ama en çok ilgimi çeken isim sosyolog Prof. Dr. Nilüfer Göle'ydi. Hemşerim olduğu için değil, geçmişten bugün yaptığı tespitler ilgimi çektiği için yıllar sonra 3 Nisan 2023'te yazdığı "Masa, Meclis veMeydan: Toplum ve siyasetin değişenkoordinatları" yazısını şaşkınlıkla okumuştum. İnanılmaz övgüler vardı. O masanın nasıl bir siyaset mühendisliğiyle kotarıldığını, kirli pazarlıklarla cumhurbaşkanlığı yardımcılığı ve bakanlıkların dağıtıldığını gören bir gazeteci olarak şoke olmuştum. Daha önce de yazdığım şu satırları için şimdi ne düşünüyor doğrusu merak ediyorum: "Kılıçdaroğlu'nun siyasal iletişimve liderlik performansının bugünsadece Türkiye'de değil, dünyanınbirçok ülkesinde popülist lider hegemonyasınave temsili demokrasiningirdiği krize karşı yeni bir alternatifsunmakta olduğunu söyleyebiliriz."
Göle'nin yazısında buna benzeronlarca övgü var. AK Parti'nin "sessizdevrim"lerini görmezden gelerek mutfaktiyatrosu dahil Kılıçdaroğlu'nun herçıkışını, büyük bir toplumsal devrim olaraknitelediği gibi Meral Akşener'i CHPDPgeleneğini en iyi bilen siyasetçi, AliBabacan ve Ahmet Davutoğlu'nu da"reformist" ilan ediyordu.
Gel de şimdi merak etme, sadece Türkiye'de değil dünyada göçmen meselesine "demokrat ve insani" yaklaşan Başkan Erdoğan'ı yok sayan Göle, acaba ikinci tur öncesi Kılıçdaroğlu'nun "Suriyeliller Gi-de-cek" sözleri ve Zafer Partisi'yle kirli pazarlıkları için ne düşündü?
Göle'nin "oy verme" hakkıyla ilgili şu sözleri de Kılıçdaroğlu'yla çelişiyor: "Genç bir sosyolog olarak 80'liyıllarda Türkiye'de saha araştırmalarıyaptığımda, seçmenlerin kendiağzından oy verme hakkına sahipçıktıklarına şahit olmuştum. Bubasit gibi duran olgu aslında çarpıcıve öğretici olmuştu."
Acaba Prof. Göle, Kılıçdaroğlu'nunbugün "Bu iktidar meşru değildir"sözlerini de "çarpıcı ve öğretici" buluyormu?
Türkiye'de sadece siyasetçi değil ciddi bir "aydın" krizi var.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.