Seçimin kazananı, kaybedeni ve sürprizi
Gerilimle, çelik yelek gösterileriyle, çirkin kumpasla süreci kirletmek isteyenler olsa da halk tercihini yaptı ve siyaset mühendislerine meydan okudu.
Aynı zamanda ferasetiyle siyasete ince ayar verirken, dünyaya da demokrasi ve hukuk dersi verdi. Yüzde 90 gibi bir katılımla kimi, neden tercih ettiğini gösterdi.
Bu tablo bana, AK Parti İstanbul teşkilatının şu çarpıcı sloganını hatırlattı:
"Öyle bir kazanacağız ki hiç kimse kaybetmeyecek..."
Gerçekten de halk kaybetmedi. O 14 Mayıs gecesi Türkiye, Ukrayna veya Suriye olma tehlikesini bertaraf ettiği için bu topraklarda yaşayan herkes kazandı.
En başta da Başkan Erdoğan kazandı. Halk ona ve Türkiye Yüzyılı eksenindeki "yerli ve milli" siyasetine sahip çıktı.
Devlet Bahçeli ve MHP de kazananlar arasındaydı. MHP, milliyetçi siyasetin merkezi olduğunu göstererek birilerinin ezberini bozdu.
Muhalefet cephesinin kazananı ise CHP'ye sığınan ve hiç katkıları olmayan DP, DEVA, Gelecek ve Saadet Partisi oldu. Seçimin sürprizi de Sinan Oğan'dı.
Seçimin siyasi kaybedenleri ise CHP, Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve "Kaybedenler Kulübü"nün yeni üyeleri İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve ABB Başkanı Mansur Yavaş'tı.
Parti olarak da eski adıyla HDP, yeni adıyla YSP kaybeden partiydi. Halk, yüzde 10'un altına indirerek terörle ilişkisine ve siyasi şımarıklığına ciddi bir tokat attı.
Tokat atılanlar arasında sadece partiler ve siyasiler değil, aydınlar, sanatçılar, akademisyenler ve medya mensupları da vardı. Uğur Dündar'dan Murat Yetkin'e, Fazıl Say'dan Cem Yılmaz'a, Kılıçdaroğlu'nu dünyaya örnek lider diye sunan Prof. Dr. Nilüfer Göle'den "Twitter siyasetçisi" İlker Aytürk'e birçok aydın da kaybetti ve takipçilerine hayal kırıklığı yaşattı.
Gazeteci Mehmet Yılmaz gibi "İçinde yaşadığım, bir parçası olduğumu sandığım toplumu doğru okuyamamışım" demelerini beklemiyorum ama bari "büyük aydın" havasına girmeseler.
Bu seçimde FETÖ ve PKK'yı saymıyorum, onları aparat olarak kullanan "üst akıl" ve medyası da kaybetti. Sadece ABD Başkanı Biden, AB Parlamentosu eski direktörü Kati Piri veya darbeci Michael Rubin değil, Kılıçdaroğlu'na açık destek veren Washington Post'tan Guardian'a, The Economist'ten Der Spiegel'e bütün Batı medyası da kaybetti. Aslında içerideki aydınlar ile Batı medyasının kaybetmesi arasında sıcak bir ilişki var. Biri diğerine bağlı olduğu için aynı son kaçınılmaz oluyor.
SOYLU'NUN SEÇİM TAHMİNİ
Araştırma şirketleri ve anketler bu seçimde çok tartışıldı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun siyasi araştırma ve analiz konusunda iddialı olduğunu yakın geçmişten biliyorum. Bugün değil 2 binli yılların başından beri her seçim öncesi konuştuğumda aşağı yukarı gidişata ilişkin söyledikleri büyük oranda tutardı. Ama bu seçim öncesi söylediklerine gerçekten şaşırdım. Seçim günü bile aynen şöyle diyordu
"Seçim yüzde 49.50 gibi biter. Çok uğraştık ama yarım puan ileri götüremedik. Sahada biraz farklı görünse de sonuç böyle olacak gibi. Mecliste ise rahatız. Cumhur İttifakı 320-325 arası milletvekili çıkartır."
OPTİMAR'IN BAŞARISI
Söz anketlerden açılmışken, yanlış yapanlar kadar işini gerçekten iyi yapanların da hakkını teslim etmek gerekiyor. Bu açıdan 2014 seçimlerinden bu yana yakından izlediğim ve yaptığı araştırmaları köşeme taşıdığım Hilmi Daşdemir'i ve şirketi Optimar'ı kutluyorum. Optimar, bu seçimde de en doğru tahmini yapan araştırma şirketleri arasında yer aldı.
Bu listeye Hakan Bayrakçı'nın Sonar'ı ile İhsan Aktaş'ın Genar'ını da eklemek gerekiyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- İmamoğlu, MYK’dan kimlerin atılmasını istedi? (21.11.2024)
- Trump çöküşü durdurabilir mi? (19.11.2024)
- Türkiye ve Trump’ın ‘Haçlı’ kabinesi (17.11.2024)
- ‘Devlet bir paradigma değiştirdi, bu bir çağrı...’ (16.11.2024)
- Trump, FETÖ okullarını kapatacak mı? (15.11.2024)
- Atatürk 10 yıl daha yaşasaydı (14.11.2024)
- Trump’ın öngörülemezliği ve Ortadoğu (12.11.2024)
- CHP’nin ‘yeni İSKİ’cileri (10.11.2024)
- CHP’de ipler kopmak üzere (09.11.2024)
- Bahçeli farkı ve şaşkın siyasetçiler (08.11.2024)