Dün yazdım, Kılıçdaroğlu-İmamoğlu kavgası henüz bitmiş değil. CHP içindeki "Kemalciler" sevinç çığlıkları atarak "Ekrem teslimoldu" dese de öyle olmadığını bizzat İmamoğlu'nun kendisi söylüyor.
Çok değil birkaç gün önce İmamoğlu, Habertürk televizyonunda uzun uzun az tatil yaptığından yakındı, neden "temel atmama" törenleri yaptığını anlattı. Sürekli seçim kaybeden, lider yetiştirmekte çaresiz bir sosyoloji olmasa, eminim bir siyasi aktör olarak kimse dönüp yüzüne bakmaz. Ortada bir ideolojik eksen ve siyasi perspektifi olmadığı için de bir yerden girip başka bir yerden çıkabiliyor. Tam bir "post truth" siyasetçi profili...
Yaptığı ses getiren bir icraat olmadığı için de sözü eninde sonunda yenilenen İstanbul seçimlerine getiriyor. Fakat öyle bir siyasi dil kullanıyor ki, insan ister istemez; "Bunu ancakGladyo'nun yerli ayağı yapar" diye düşünmeden edemiyor. Tıpkı sevgili Salih Tuna'nın dediği gibi, hiç bağlamı yokken bakın ne diyor: "Sünni bir ailenin çocuğuyum."
İyi de İmamoğlu siyasi bir meseleyikonuşurken neden, "Sünni birailenin çocuğuyum" deme gereğiduyar? Bunu söylemeden derdinianlatamıyor mu? İşin garip tarafıbununla da yetinmiyor, aynı programdabaşka bir "mezhepçi" çıkış dahayapıyor: "Kürt ve Şafii vatandaşlarahizmet etsin diye gassalaldım, diyorsun ki bu terörist. Bunun sorumlusu ben değilim. Dünyanın hiçbir adil ülkesindebunu anlatamazsınız."
Peki, dünyanın hangi laik vedemokratik ülkesinde hizmet için alımyapılırken "mezhepçi" bir yaklaşımöne çıkartılıyor?
Hem "militan laikçilik" yapacaksın, hem de hiç alakası yokken "mezhepçiliğe" dikkat çekeceksin. Geçmişte bu ülkede CIA İstasyon Şefliği yapan Graham Fuller bile bu kadar açık bir biçimde toplumun sinir uçlarına dokunmadı.
Peki, İmamoğlu neden dokunuyor?
O kadar açık ki, bir hesabı var ve o hesabıyla ilgili "mezhepçi" bir çıkış yapmaktan çekinmiyor, açık açık Kılıçdaroğlu'na mesaj veriyor.
Çünkü hâlâ aklı fikri o makamda. Hâlâ o makama kendisinin gideceğini düşünüyor ve her yolu mübah görüyor. Bunu fonladığı medyanın ve ona destek veren yazarların yazdıklarında görmek mümkün. Aylardır o medya ısrarla kendi genel başkanı Kılıçdaroğlu'nun Alevi kimliğiyle seçimi kazanamayacağını yazıp duruyor.
Bugünlerde sesleri pek çıkmıyor ama herhalde İmamoğlu'nun "Sünnibir ailenin çocuğu" olduğunu söylemesi onları da harekete geçirecek. Daha rezil operasyonlar görürsek hiç şaşırmayalım. Zaten bugünlerde eski yeni bütün Gladyo unsurları piyasaya sürülmüş durumda. Artık CHP içi savaşta yeni kaset operasyonları mı devreye sokulur, yoksa MineKırıkkanat'ın "elimde var" dediği dosyalar mı piyasaya sürülür göreceğiz. Ama asıl mücadele emperyalistlerve içerideki aparatlarıyla yerli-milli güçler arasında yaşanacak.
Geçmişte ABD'nin darbeleri nasıl olgunlaştırdığı, güçlü iktidarları nasıl devirdiği ve kimleri harekete geçirdiği biliniyor. Bu yüzden 2023 seçimleri Türkiye için de küresel güçler için de bir "kader" seçimidir. Son günlerde Levent Göktaş meselesinde olduğu gibi derin ve mafyatik yapılardakiçözülmeye de bu pencereden bakmak gerekiyor.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.