Geçen hafta sonu, Başkan Erdoğan'ın desteği ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun çabasıyla yapılan ve rahmetli Menderes'in özlemi olan Çine Çayı kenarında Adnan Menderes Demokrasi Müzesi'nin açılışı vardı.
Açılış sadece Aydın'da değil Türkiye'de de ilgiyle izlendi. O gecenin ilginç bir yanı da bildiğim kadarıyla ilk kez torun Adnan Menderes ile diğer DP'li yöneticilerin torunlarının orada buluşmalarıydı.
Müzenin açılışı elbette önemliydi ama Başkan Erdoğan'ın yaptığı konuşmalar bugünü anlamak, bugünün dünle bağını kurmak açısından çok daha önemli ve üzerinde durulmalıydı.
Çünkü o tespitler ne yazık ki, eski kavramla söyleyelim bugünün sağcı-solcu muhalefet partileri hatta aydınları tarafından görülmüyor, görülmek istenmiyor.
Dehşet verici bir durum bu...
Onlar için darbeler, vesayet rejimi, bu ülkenin 1947'den beri emperyalizm tarafından kuşatılması, sık sık yüksek kur-yüksek faiz ve bitmeyen borç sarmalıyla sınanması hiç önemli değil. Sanki böyle bir geçmiş hiç yaşanmamış gibi, hep aynı şeyler söylenip duruyor.
İktidarlar değişse de onlara karşı muhalefet hiç değişmedi.
O muhalefetin en önemli sorunu da 1960'ta Adnan Menderes'ti.
1970'te Süleyman Demirel'di.
1980'de bütün sivil siyasetçilerdi.
1990'larda Turgut Özal ve Necmettin Erbakan'dı.
Bugün ise Başkan Erdoğan...
Her darbenin, her müdahalenin öncesine bakın, hep aynı yalan ve iftira siyaseti karşımıza çıkıyor ve bugün de çıkmaya devam ediyor.
İşte Başkan Erdoğan, Aydın'da değişmeyen bu yalan ve iftira siyasetine işaret ediyor ve şöyle diyordu:
"CHP'li siyasetçiler, 27 Mayıs öncesinde sizlere çok tanıdık gelen bunlar gibi yüzlerce iftirayı, yüzlerce yalanı adeta milletin üstüne boca ettiler.
Ne Menderes'in vatan topraklarını satması söz konusuydu, ne sözü edilen siyasetçilerin hesabında öyle bir para vardı, ne altın kaplama araba mevcuttu, ne öğrenciler öldürülüp kıyma makinelerine atılmıştı. Bunların hepsi, bugün olduğu gibi CHP'nin kuyruklu yalanlarından, utanç verici iftiralarından ibaretti."
Sonra da şunu ekledi:
"Tarih kitaplarına ve gazete arşivlerine şöyle bir bakarsak aslında 60 yılda Garp cephesinde değişen hiçbir şeyin olmadığını daha iyi görürüz."
Sahi, 1960'tan bu yana muhalefetin özellikle de CHP'nin yapılanları görmeyen, liderleri suçlayan söyleminde değişen bir şey var mı?
Hadi bu gerçeği, kaset komplosuyla gelen Kılıçdaroğlu görmüyor, giderek daha çok ona benzeyen ve bir proje olarak devreye sokulan Meral Akşener umursamıyor, peki CHP'nin aksaçlıları diyeceğimiz ve onca badirenin tanığı Deniz Baykal, Hikmet Çetin, Altan Öymen ve Murat Karayalçın gibi siyasi aktörler neden görmüyor?
Neden biri çıkıp, "Arkadaşlar biz hep aynı şeyleri yapıyoruz, bu işte bir gariplik var" demiyor?
Merak ediyorum, doğruları sadece onlar, bütün yanlışları da sağ muhafazakâr iktidarlar mı yaptı?
Sanıyorum, yakın gelecekte son 60 yıla daha eleştirel bakan, samimi yüzleşme isteyen bir CHP'linin çıkıp çıkmayacağını herkes merak ediyor.
***
ASLAN GÜCÜNÜ NEREDEN ALIYOR?
Önceki gün CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 15 Temmuz gecesi çektirdiği fotoğrafın hangi amaçla servis edildiğini sormuştum. Henüz bir cevap gelmedi. Fotoğrafı o dönemdeki Basın Danışmanı Okan Konuralp çektirmiş ve medyaya da o servis etmişti. O gecenin önemli isimlerinden biri de Koruma Müdürü Koray Aslan'dı. Kılıçdaroğlu'nu darbecilerle görüşerek tankların arasından o kaçırmıştı. Bir süre önce CHP'deki görevinden uzaklaştırılan Aslan'ın geri döndüğü söyleniyor.
Neden acaba?