Ayhan Bilgen parti kursa ne olur?
Bu biraz da bilinçli bir stratejiydi... Çünkü HDP gibi partileri yöneten siyasi aktörler, aslında siyasetin değil şiddetin etkili olacağına inanıyordu.
Bu yüzden de 30 yıllık tarih boyunca devlet içindeki çatlaklardan ve konjonktürel gelişmelerden yararlanarak PKK'yla ilişkisini bir baskı aracı olarak kullandı ve etkili de oldu.
Bu baskıyla hem bölge halkının hem de parti içindeki siyasi aktörlerin farklı arayışına set çekildi.
İtiraz edenler de ya Hikmet Fidan gibi öldürüldü ya da Leyla Zana gibi susturuldu.
Bu nedenle bugüne kadar PKK'nın siyasi ayağı olarak ortaya çıkan partilerin hiçbirinden ayrılan ve parti kuran olmadı.
Statükocu, vesayetçi CHP'den, hatta iktidarda olmasına rağmen AK Parti'den bile birkaç parti çıktı.
Ama PKK'nın siyasi uzantısı partilerin hiçbirinden farklı bir ses çıkmadı. PKK, dağda da ovada da şiddet, terör ve korkuyla herkesi susturdu.
O korku cehenneminde bırakın yeni partilerin kurulmasını, farklı Kürt partilerinin çalışmasına bile izin verilmedi. Şimdi değişen bir şey var ki, ilk kez bir siyasi aktör, eski Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen, HDP'den istifa ederek parti kuracağını açıklıyor.
Ancak şu ana kadar söyledikleriyle ortaya farklı bir yaklaşım da koyamadı. Sadece HDP'yle farkına ilişkin şunu söyledi:
"Kimlik siyaseti, sorunu çözmüyor." İlginçtir bunu söylerken bile "korkusunu" dile getirmeyi ihmal etmedi:
"Uyarı ve eleştirilerimde yanılmayı umuyor, barış ve demokrasi için iyi niyetle, özveriyle mücadele eden herkese başarılar diliyorum." İnsan ister istemez, uzun yıllar içinde yer aldığı, şiddetin kol gezdiği zamanlarda sözcülüğünü yaptığı HDP'nin tek hatasının "kimlik siyaseti" olup olmadığını sormadan edemiyor.
Sahi HDP'nin tek sorunu "kimlik siyaseti" miydi?
PKK'nın terör ve şiddeti bir siyaset aracı olarak kullanması, HDP'nin buna sesini çıkarmaması sorun değil miydi?
Şu tabloya bakın, Bilgen, PKK hendekler kazıp, yüzlerce Kürt gencinin öldürülmesine, onlarca güvenlik görevlisinin, sivilin şehit edilmesine yol açarken, Demirtaş'la birlikte medyanın önüne geçip şunları söyledi:
"Özyönetim bize göre Türkiye'nin barış içinde birlikte yaşayabilmesi için bir fırsat ve haktır." Dahası var, yüzde 13 oy alan bir partinin yöneticisi olarak Kandil'e boyun eğmesi, bugün eleştirdiği "kimlik siyaseti" suçlamasından daha mı önemsizdi?
Her şey bir yana, Mazlum-Der'li bir muhafazakâr olarak yıllar yılı karşı çıktığınız ABD emperyalizminin PKK'yı Türkiye'ye karşı bir aparat olarak kullanmasından neden hiç söz etmediniz? Yeni siyasetinizde bunlara bir cevap yoksa neresi "yeni" olacak?
Bilgen'in, HDP gibi şiddetsever bir partiden ayrılıp yeni bir yolculuğa çıkması elbette önemli, ancak ne söylediği, PKK'ya nasıl baktığı daha da önemli.
Aslında bölgede geçmişle kıyaslandığında, terörle mücadelede tarihi bir başarının yakalandığı, PKK baskısının bertaraf edildiği, Diyarbakır Anneleri'nin toplumu harekete geçirdiği ve siyasetin önünün açıldığı bir zemin var.
Bu siyasi zeminde, ne yazık ki Bilgen'in çıkışı ilk olsa da, şu ana kadar söyledikleri Doğu Yakası'nda eski ve etkisiz kalmaya mahkûm görünüyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- İmamoğlu, MYK’dan kimlerin atılmasını istedi? (21.11.2024)
- Trump çöküşü durdurabilir mi? (19.11.2024)
- Türkiye ve Trump’ın ‘Haçlı’ kabinesi (17.11.2024)
- ‘Devlet bir paradigma değiştirdi, bu bir çağrı...’ (16.11.2024)
- Trump, FETÖ okullarını kapatacak mı? (15.11.2024)
- Atatürk 10 yıl daha yaşasaydı (14.11.2024)
- Trump’ın öngörülemezliği ve Ortadoğu (12.11.2024)
- CHP’nin ‘yeni İSKİ’cileri (10.11.2024)
- CHP’de ipler kopmak üzere (09.11.2024)
- Bahçeli farkı ve şaşkın siyasetçiler (08.11.2024)