Emperyalizm yeni bir paylaşım savaşının eşiğindeyken, sınırlarımızın dibinde bizi de hedefe koyan bir kuşatma hazırlığı yaparken, PKK'dan DEAŞ'a, FETÖ'den DHKPC'ye çok sayıda terör örgütü harekete geçirilirken ve korona salgını birçok devleti iflasa sürüklerken Türkiye'nin anamuhalefet partisi CHP neyle uğraşıyor?
Eski Hazine ve Maliye Bakanı BeratAlbayrak'la... Doğrusu hiç şaşırtmadı.Nasıl Mavi Vatan'ı görmezden gelip"Akdeniz'de ne işimiz var?" dedilerse,nasıl Libya'ya giden Mehmetçiğe"lejyoner" dedilerse, nasıl "Türkiyemaalesef Azerbaycan'a yardımetti" dedilerse, şimdi de aynı yöntemve mantıkla Albayrak'a saldırıyorlar.
İzlenen bu siyaset bir paçozlaşmaörneği olarak görünse de aslındabu bilinçli bir tercihti ve öncekilergibi "milli ve yerli duruşa" saldırıydı.Başkan Erdoğan'ın deyimiyle"çıldırmalarının" ve unutmamalarınınnedeni de Albayrak'ın, hem Enerjialanında hem de IMF'ye teslim etmediğiMaliye alanında izlediği siyasetti. Busiyasetin küresel düzeyde kimleri rahatsızettiğine bakın, CHP'yi bugün yönetenlerinkimlere hizmet ettiği anlaşılır.
Bu yüzden de CHP yönetimi, Türkiye'nin kuşatıldığı son 5-6 yılda "umut veren" bir siyasi çıkışa imza atmadı ve tartışılmadı.
Peki, neyle tartışıldı?
Türkiye'nin bölgesinde izlediği milli siyasetine karşı çıkışıyla, "kontrollüdarbe" yaklaşımıyla, BaşkanErdoğan'a "diktatör" veya "SözdeCumhurbaşkanı" deyişiyle, hatta en son PKK'nın katliamını görmezden gelmesiyle tartışıldı.
Bu CHP'nin savrulduğunun işaretiydi. Öyle ki, CHP Genel Başkanı KemalKılıçdaroğlu, sonunda PKK gibi bir terör örgütünü aklayan noktaya bile geldi. Bu siyasi körleşmenin tap noktasıydı. Bir ülkenin anamuhalefet partisi, bu kadar pervasızca toplumun hatta insanlığın karşısında yer alamazdı.
İşte bu noktada FETÖ yönetimi devreye girdi ve Albayrak saldırısı başladı. Bir anlamda gündem değiştirerek, Kılıçdaroğlu'nun terörü aklayan çıkışının üstü örtülecekti. Oysa artık çok geçti, solun yıllarca savunduğu "millienerji ve maden" politikasını hayata geçiren Albayrak'a vicdanları kanatan saldırılar bile, onları kurtarmaya yetmeyecekti.
Ok yaydan çıkmış, CHP yine baltayı taşa vurmuştu. Artık buradan dönüşü de çok zor görünüyor.
CHP'DE İKNAODALARI
Türkiye, "ikna odaları"yla ilk kez 28 Şubat postmodern darbe döneminde karşılaştı. İstanbul Üniversitesi'ne o dönem başörtülü öğrenciler alınmıyordu. Daha sonra CHP'den milletvekili olan rektör yardımcısı Prof. Dr. NurSerter, büyük bir havayla başörtüsü meselesini "ikna odaları"yla çözeceğini açıklamıştı. Darbeci aklın ürettiği bu ilkel yöntem tutmadı ama hoca o "parlak fikri" ile CHP'den milletvekili olmayı başardı.
Şimdi aynı yöntemi CHP yönetimi partiden ayrılıp Muharremİnce'ye gitmeyi düşünenlere uyguluyor. Bunu da örgütten sorumlu CHP Genel Başkanı Yardımcısı Oğuz KaanSalıcı'nın telaşla il ve ilçe başkanlarına gönderdiği şu mesajdan öğreniyoruz: "Soğukkanlı olun, kafası karışıklarvarsa ikna edin."
Böylece sadece genel merkezde değil, her il ve ilçede rahatsız olduğu bilinen insanlar tek tek odalara alınıp, "Bu dönemde partiden ayrılmak,partiye zarar verir" denilerek ikna edilmeye çalışılıyor.
Muhalif bir CHP'li bu duruma isyan ederek şöyle diyor: "CHP, CHP'yi ikna odalarınamahkûm eden yönetim anlayışındankurtulmadıkça hiçbir şeydeğişmez."
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.