İstanbul seçimleriyle ilgili YSK'nın son kararı beklenirken, Ekrem İmamoğlu işe hızlı ama bir o kadar da riskli başladı. İlk imzalı icraatıyla herkesi derin bir şüpheye düşürdü. .
Şüphenin görünen nedeni her şey elinin altında olan bir yöneticinin "bütün verileri" kopyalamak istemesi...
Olay, dışarıdan kuşatılan ve içeriden çökertilmek istenen bir ülkede olmasaydı üzerinde pek durulmaz, biraz tartışılır geçerdi. Ama ne yaşananlar ne de bu olay o kadar basit değil.
Basit değil çünkü ortada derin şüphe yaratacak çok iddia var. İlki İmamoğlu'nun YSK'nın İstanbul seçimini yenilenme kararını verme ihtimaline karşı hazırlık yapması.
Denilen şu; işin güvenlik boyutu bir yana, böyle bir ihtimal olursa kopyalanan veriler 17-25 Aralık yargı darbesindeki gibi kullanılacak. O verilerin doğru veya yanlış kullanılması hiç önemli değil, önemli olan yaratılacak algı... Reklamın iyisi kötüsü olmaz mantığıyla "Musakka"yı bile siyasete alet eden bir akıl o verilerle neler yapmaz ki...
İkinci şüphe kaynağı, seçim sürecinde de çok tartışılan FETÖ faktörü. Ne zaman "veri kopyalama ve veri çalma" dense akla hep FETÖ gelir. Geçmişte Kozmik Oda gibi kumpas davalarında ve en son ABD'nin devreye sokulduğu Halkbank davasında verilerin nasıl çalınıp kullanıldığını gördük. FETÖ'ye karşı mücadele etmeyen, hatta onları motive eden bir siyasi akıl varken "veri kopyalama" deniliyorsa derin şüpheye düşmemek mümkün mü?
Bu tabloya 15 Temmuz darbe ve işgal girişimine "kontrollü darbe" diyen, o gece İmamoğlu'nun "sulh" çağrısı yapan tweetlerini de ekleyin. Bu durumda şüpheye düşmemek mümkün mü?
Ortada bir güven sorunu olduğu çok açık. İşin garip tarafı İmamoğlu, bu ve benzeri adımlarıyla İstanbul'u yönetecek bir belediye başkanı gibi değil başka bir şeye hazırlık yapan siyasi aktör gibi davranıyor.
Öyle olmasaydı Ankara, Antalya veya Adana'da yaşanmayan şey İstanbul'da yaşanır mıydı?
İnce ve Tekin'in CHP hayalleri
İstanbul seçimleriyle ilgili beklenti sürsede yerel seçimler artık geride kaldı. Seçimöncesi ve seçim sürecinde, iktidar-muhalefetilişkisi kadar CHP içi iktidar savaşları daçok konuşuldu.
Hatta seçim sonrası olası başarısızlık üzerine hesap yapanların sayısı bir hayli fazlaydı. O isimlerin başında da Muharrem İnceve Gürsel Tekin geliyordu.
Seçim sürecinde İnce, "CHP GenelMerkezi'nin yaptığı yanlışlar Ağrıdağını aştı" derken, Tekin, "İstanbul'unmahallelerini bile bilmeyen birileriaday yapıldı" gibi ağır ithamlarda bulundu.
Seçim sonuçları ikisinin de konuşma alanını daralttı. Kılıçdaroğlu, siyaset üretmeden ve siyaset mühendisliği yaparak başarılı olunca, alternatif bir siyasete sahip olmayan onlara da susmak düşüyordu. Oysa ikisinin de ne güzel CHP hayalleri vardı.
Şimdi İnce, arada bir piyasaya çıkıp YSK üzerinden eleştiriler yaparken, Tekin de biraz şaşkın, biraz yalan soslu popülist çıkışlarla belediyelerdeki "bankamatikmemurlar" meselesine sarılmış durumda.
Peki, CHP'deki yönetim sorunu bitti mi? Ya da eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'nun dediği "Partisiyaset üretemiyor, mutfağı yok" tespiti yok mu oldu?
Şu sıralarda CHP'de kimsenin bu soruları soracak hali yok. Çoğunluk yeni kazanılan belediyelerde pozisyon kapma derdinde.
Yeni bir siyaset mi? Ona da 10 yıl önce Kılıçdaroğlu, 10 yıl sonra İmamoğlu diyenler karar verecek
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.