Fırat'ın doğusuyla ilgili sıcak saatlerin yaşandığı bir günde, Dışişleri Bakanı
Mevlüt Çavuşoğlu ile birlikte Cenevre'deki BM merkezindeyiz. Suriye meselesi dendiğinde akla 2012'de başlayan ama bugüne kadar 8 kez yapıldığı halde başarıya ulaşmayan "Cenevre buluşmaları" geliyor ama bu kez durum çok farklı. Bu kez Cenevre'de 2016'da başlayan ve bugüne kadar ses getiren adımlara imza atan Astana süreci aktörleri Türkiye, Rusya ve İran buluşuyor.
Buluşmanın somut bir hedefi var; Suriye'de anayasa çalışmalarını başlatacak komisyonun kurulması. Bu önemli çünkü siyasi çözüme giden yolu bu adım açacak. Üç ülkenin dışişleri bakanları
Mevlüt Çavuşoğlu,
Sergey Lavrov ve
Cevad Zarif ve ekiplerinin bir araya geldiği Cenevre'de önemli bir adım atıldı ve ilk kez Suriye'de yeni bir anayasa için komisyon kurulmasında üç ülke anlaştı... Bu anlaşmanın ne anlama geldiğini, Suriye'de ve Türkiye-ABD ilişkilerinde neler olduğunu Cenevre dönüş yolunda Dışişleri Bakanı
Mevlüt Çavuşoğlu'na sorduk. İşte cevapları:
İlk adım Suriye için anayasa komisyonu:
- Toplantının amacı anayasa komisyonunun bir an önce kurulmasıydı ve bugün gerek kendi aramızda üç garantör ülkenin görüşmelerinde, gerek Mistura'nın da katıldığı 4'lü toplantılarda anayasa komisyonu kurulması sürecinde önemli noktaya geldiğimizi teyit ettik. 3 liste var, 50'şer kişilik. Rejimin, muhalefetin ve sivil toplumun listesi. Dengeli bir liste olmasını istiyoruz.
Bugünkü toplantıda önemli kritik noktaya geldik. Kısa sürede anayasa komisyonunun kurulacağını umut ediyoruz. BM çalışmalarını yoğunlaştıracak, biz de garantör ülkeler olarak çabalarımızı artıracağız. Üç dışişleri bakanı olarak bir an önce Soçi formatındaki 3'lü liderler zirvesinin de yapılması gerektiğini düşündük. İlk zirve yine Rusya'nın ev sahipliğinde olacak. Çünkü kritik bir noktaya geldik. Böyle bir süreçte liderler süreci düzenleyerek üç garantör ülkenin liderlerinin güçlü destek vermesi, sürecin devamı bakımından önemli. Kalıcı bir çözüm oluncaya kadar liderler toplantısının olması önemli.
ABD sürecin neresinde:
- Cenevre'de herkes sürecin içinde. Astana'da öyle değil. ABD gözlemci olarak Ürdün'de Astana'da oldu. Bizim için önemli olan ortak deklarasyonlardaki Suriye'nin toprak bütünlüğü vurgusudur. Bizim müzakeremizde Suriye'nin her yeri var. Bir tek PKK-YPG yok. Kürtler, Araplar, Türkmenler, farklı dini yapılar var. YPG'nin Suriye topraklarını bu şekilde kontrol etmesine karşıyız. Bunu da Suriye'nin geleceği açısından riskli görüyoruz. Ne diyoruz; hep kapsayıcı olacak, dengeleyici olacak listeler. Rejimle muhalefet arasında dengeler gözetilecek.
Fırat'ın doğusu ve ABD:
- Türkiye Fırat Kalkanı operasyonu ile DEAŞ'ı yok etmek için gireceğim dedi girdi. Afrin'e gireceğim dedi girdi. Buraya da girer. Zamanlaması teknik bir konudur. Askeri, istihbaratımız sahadaki durumu, biz de diplomasi kısmını yürütüyoruz. Hedefimiz ABD değildir. Hedefimiz YPG ve PKK'dır. ABD de YPG ve PKK'nın koruyuculuğuna soyunmasın. Onları koruyan bir ülke durumuna düşmesin.
ABD ile ilişkiler:
- Brunson'un serbest bırakılmasından bu yana farklı görüşlerimiz belli konularda sürüyor ama bazı konularda mesafe kat etmeye başladık. Münbiç süreci hızlanıyor.
Hakan Atilla ile ilgili Başsavcılık temyizi geri çekti. Bu önemli. YPG konusunda farklı düşünüyoruz. Anlaşmazlıklarımız var ama ilişkiler ilerliyor.
Not: Bakan Çavuşoğlu'nun bu sözlerini son gelen "
ABD Suriye'den çekilecek" haberleri de doğruluyor. Bu da Türkiye'nin izlediği dış politikanın önemini ve kararlı duruşunun nelere yol açabileceğini gösteriyor.
Feto'nun iadesi ve FBI:
- Bir süre önce Trump'ın "Feto'nun iadesiyle ilgili çalışıyoruz" sözünü aktardım. Bakıyorum, ertesi gün
'iade ediliyor' diye koca koca akademisyenler
tartışıyor. Böyle bir şey
demedim. Bilgi eksikliği mi, son
dakika merakı mı belli değil. Ama
orada FBI soruşturmaları var ve
bu çok ciddi bir şey.
Trump'ın Türkiye ziyareti:
- Son telefon görüşmesinde ziyaret gündeme geldi. Kendisi de Türkiye'yi ziyaret etmek istediğini söyledi. Riyad dönüşü Pompeo da Türkiye'ye resmi bir ziyaret yapmak istediğini söyledi. Bunların zamanını belirlememiz, planlamamız lazım.
Gümrük Birliği ve vize:
- Önümüzdeki yılın ilk aylarında tekrar Gümrük Birliği müzakerelerinin başlamasıdır amacımız. Orta Avrupa, Doğu Avrupa ülkeleri olsun. AB üyesi ülkelerin yarıdan fazlası en az Türkiye kadar bu güncellemeden faydalanacak. Siyasi engel var. Vize serbestisi ile ilgili 7 kriter 6'ya düştü. Reform Eylem Grubu'nda da bir taraftan hukuk reformu stratejisi çalışmaları sürüyor. En kısa sürede gerçekleştireceğiz. Ama 2019'da tam anlamıyla vize serbestisi olur dersek halkımızı da aldatmış oluruz.
Kaşıkçı cinayeti ve BM'ye taşınması:
- Uluslararası camianın sabırsızlıkları artıyor, hayal kırıklıkları ortada. Biz de ne yapılabilir araştırdık. İki alternatif var. Bir BM soruşturması, bunun için Güvenlik Konseyi'nden geçmesi gerekiyor. Orada da genel sekreter, diğer konuştuğumuz kişiler çok iyimser değil. Sadece ABD bakımından değil. İkinci bir alternatif ise Hakikati Araştırma Komisyonu. Bunun için BM Güvenlik Konseyi onayına ihtiyaç yok. Genel Sekreter ya da insan hakları komiseri bunu yapabilir.
Türkiye ile Karadağ gibi bazı ülkelerin birlikte başvuru yapması görüşülüyor. Daimi temsilci nezdinde New York'ta devam ediyor. Göreceğiz.
Bu cinayet bence zor kapanır. Bu işi takip eden çok sayıda ülke, uluslararası örgüt, insan hakları kuruluşu, aynı şekilde medya var.