Enver Altaylı'nın gözaltına alınması, sorgulanması sadece FETÖ ile mücadele açısından değil, 1950'den başlayıp 2000'lere uzanan ve Soğuk Savaş dönemini kapsayan yakın tarih açısından da kritik ve önemli.
Altaylı ve hocası Ruzi Nazar, ABD'nin, Türkiye'yi de tehdit eden Sovyetler'i çökertme stratejisinin içinde yer aldıkları gibi, Türkiye'de yaşanan darbelerin de, iç çatışmaların da en aktif aktörleri.
Onların bu pozisyonları FETÖ'nün içeride ve dışarıda kök salmasıyla da yakından ilişkili. Altaylı'nın, 2013 yılında eski Zaman gazetesine verdiği bir röportajda FETÖ elebaşı için yaptığı şu tespit bunu doğruluyor: "Hocaefendi, Orta Asya'da Türk jeopolitiğininiçini dolduracak insan"
Burada kritik soru şu; Altaylı veya RuziNazar'ın bu tespitler doğrultusunda MİT veyaCIA adına yaptıkları çalışmalar hangi ülkeninçıkarınaydı?
Tam bu noktada, bu ikiliyle birlikte benzer pozisyon alan eski MİT Müsteşarı FuatDoğu'nun AK Parti Milletvekili SelçukÖzdağ'a söylediği şu sözü hatırlayalım. "Ben MİT Müsteşarlığı yapmadım,CIA'nın şube müdürlüğü yaptım. BirCIA yetkilisi gelse, beni Sinop'a götürdese onu oraya götürmekle memurum."
Bu konuda çok spekülasyon yapıldı amabunun böyle olduğunu farklı tarihleri kastetsede Altaylı da kabul ediyor.
Bakın, "Ruzi Nazar: CIA'nın TürkCasusu" isimli kitabında ne diyor: "Demokrat Parti döneminde, SoğukSavaş yıllarında MAH, pratikte CIA'nınTürkiye şubesi olarak çalışıyordu."
Altaylı, bu durumu Alparslan Türkeş'in60 darbesinden sonra değiştirdiğini söylüyor:
"Türkeş'in Ankara'daki ABD Büyükelçiliği'nde birinci sekreter unvanıyla çalışan CIA'nın istasyon şefi WilliamDoyle'a; 'Sovyetler'e karşı ABD'yleişbirliğine evet, fakat Türk emniyetininAmerikalılar tarafından kontrolünehayır' deyip İçişleri Bakanlığı'ndaki CIA ofisini kapatmasına, Ziya Selışık ve Fuat Doğu'nun 1965 yılında Ankara'da CIA ile MAH ofislerini ayırmasına kadar, Demokrat Parti dönemindeki Türk istihbarat örgütünün bağımsız ve milli bir kurum olduğunu söylemek mümkün değildi."
İlginçtir, Altaylı, bu sözlerinin yer aldığı kitabı CIA'ya onaylattı.
Türkeş'in o girişiminin etkili olmadığını da yıllar sonra bizzat bu ülkede başbakanlık yapan Bülent Ecevit'ten dinleyelim, hem de ülkenin en mahrem kurumuyla ilgili: "1974'teki başbakanlığım sırasında,zamanın Genelkurmay Başkanı rahmetliOrgeneral Semih Sancar başbakanlığınörtülü ödeneğinden acil bir ihtiyaçiçin birkaç milyon istedi. Benden istenenmiktar örtülü ödenekteki paranıntümüne yakındı... Genelkurmay'dan buparanın ne amaçla istendiğini sormakzorunda kaldım. 'Özel Harp Dairesi içinistiyoruz' yanıtı geldi. Öyle bir resmidairenin o zamana kadar adını bile duymamıştım... 'Şimdiye kadar bu daireningiderleri nereden karşılanıyordu' diyesordum. O zamana kadar dairenin tümgiderlerini bir gizli ödenekle ABD'ninkarşıladığı; ancak artık ABD'nin buparasal katkıyı kestiği, o nedenleBaşbakanlık'ın örtülü ödeneğinden paraistemek zorunda kalındığı bana bildirildi... Özel Harp Dairesi'nin neredebulunduğunu sordum. 'Amerikan AskeriYardım Heyeti ile aynı binada' yanıtınıaldım... Hayrete düşmem ve kaygılanmamherhalde doğaldı..." Ecevit'i yaklaşık 10 yıl sonra hayretedüşüren gerçeği, Altaylı saklıyor. Bu yüzden"milliyetçi" Altaylı kendi tespitiyle tarihibir sınavdan geçiyor. En azından kendisinin"milli ve yerli" olup olmadığına karar verecek.
Aslında bu soru, Altaylı'ya geçmişte arkadaşlık eden bugün de farklı yerlere savrulan onlarca "milliyetçi" arkadaşı için de geçerli.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.