Bölücü terör örgütüne yönelik Diyarbakır'ın Lice kırsalında büyük bir operasyon düzenleniyor.. Güvenlik güçlerinin havadan ve karadan düzenlediği operasyona çok sayıda jandarma, polis ve köy korucusu katılıyor.. FETÖ'nün kararttığı ve sahte raporlarla girilmesini engellediği bölgeye yaklaşık 20 yıldır karadan harekat yapılmamış.. Helikopterlerle düzenlenen nokta operasyonların dışında neredeyse Türk devletinin varlığı bölgede unutulmuş durumdaydı.. Bunları nereden mi biliyorum, çünkü kısa süre önce bölgeye gittim ve yetkililerle görüşme imkânı buldum... Şimdi, "bunu da mı FETÖ'ye bağladın" diyeceksiniz ama maalesef evet... Bunu da FETÖ 'ye bağladım... Çünkü girilemeyen denilen o üçgen yani Lice, Kulp ve Bingöl'ün Genç ilçesinin bulunduğu sarp kayalıklardan oluşan bölge, terör örgütünün en önemli barınma alanlarından birisi.. Kuzey Irak'tan gelen teröristler Şırnak üzerinden bu bölgeye geçiyor ve kanlı eylemlerinin planlarını maalesef bu bölgede yapıyor... Şimdi zurnanın zırt dediği yere gelelim..
Burada son 20 yıldır görev yapan polis, jandarma ve istihbaratçılara baktığımızda maalesef acı gerçekle karşı karşıya geliyoruz... Bir çoğu FETÖ terör örgütüyle bağlantılı ve ByLock kullanıcısı.. 15 Temmuz'un ardından Diyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güven'in de aralarında bulunduğu bir çok yetkili isim tutuklanarak cezaevine konmuş durumda... Asıl sorun da burada.. Kritik görevlerde bulunan insanların organize bir şekilde kurulmuş terör örgütünün üyesi olması birçok ihaneti de beraberinde getiriyor.. Sahte istihbarat raporları, "operasyon yapılırsa çok zayiat veririz" gibi yalanlar, Ankara ve İstanbul'da bombaların patlamasına neredeyse çanak tutmuş durumda.. Kim ne derse desin Güneydoğu'da yaşanan gerçekler bunlar..
Şimdi gelelim konumuza..
Kısa süren Diyarbakır turu sırasında bölgedeki bir çok önemli isimle konuşma fırsatı buldum.. Terörle mücadele konusunda hepsinin ortak bir kanısı var.. "Terörle mücadele de önemli olan istikrar, kararlılık ve siyasi destek". İşte terör örgütü de bundan korktuğu için "EVET"i "HAYIR"a çevirmek için mücadele ediyor.. Ama o gece yaşanan bir olayı size anlatmak istiyorum, böylelikle 20 yıl boyunca girilemeyen Lice üçgenine neden ve nasıl girildiğini çok iyi anlama fırsatı bulacaksınız... Yanılmıyorsam operasyonun beşinci veya altıncı gecesiydi.. Diyarbakır havalimanına özel bir uçak indi.. Diyarbakır emniyeti alarma geçmiş, korumalar tüm havalimanının çevresini sarmışlardı.. Ünlü ciğercide masalar ayırtılmış komutanlar ve istihbaratçılar operasyonun detaylarını anlatmak üzere uçağın merdivenlerinde bekliyordu.. Plana göre önce Diyarbakır valiliğine geçilecek ardından Diyarbakır'ın ünlü ciğercisinde ziyafet çekilecekti.. Sizin de anladığınız gibi gelen misafir, siyasi kimliği bulunan bir bakandı... Tüm bu hazırlıklar İçişleri Bakanı Süleyman Soylu için yapılmıştı.. Bakan bey Diyarbakır'a gelerek operasyonun detayları ile ilgili bilgi almak istemişti... Önce uçağın ışıkları gözüktü merdivenlerden alelacele inen Süleyman Soylu'nun ilk sorduğu soru "Helikopterler nerede" oldu... Anlaşılan bakan bey valiliğe gidip bilgi almaktan ziyade operasyon bölgesine geçmek istiyordu.. Önce bir soluklanın, yemek yiyelim acı bir kahvemizi için sözcüklerini havada bırakan Soylu, aprona çekilen 3 helikopter ile birlikte Lice'ye doğru yola çıktı... Helikopterler jandarma taburuna iniş yaptığı sırada saatler gece yarısını gösteriyordu.. Bilgisayarların başına geçti ve havadan gelen görüntüleri izlemeye başladı.. Tam o sırada ağzından dökülen sözcükler odada buz gibi bir havanın esmesine neden oldu.. Evet yanlış duymadınız bakan bey gecenin o saatinde kahraman Mehmetçiğin operasyon yaptığı sert araziye gitmek istiyor, onlarla birlikte karavana yiyerek varsa dertlerini dinlemek istiyordu.. Önce Vali devreye girdi, ardından Jandarma komutanı ve Emniyet müdürü sözü alarak bölgenin buna elverişli olmadığını saldırı riskinin bulunduğunu söyledi.. Ama bakan bey gitmekte ısrarlıydı.. Zor ikna edildi diyebilirim.. Aslında onlar hayatlarını hiçe sayarak gece gündüz demeden terör örgütleriyle mücadele ediyorlardı.. Sandalyenin üzerinde uyudukları 3 saat uyku bile onlara vız geliyordu ama gecenin o saatinde helikopterle o bölgeye gitmek Bakan'ın güvenliği açısından risk taşıyordu… İşte yazının başında söylediğim siyasi destek ve istikrar tam da bu.. Düşünün dağda canını hiçe sayarak terör örgütüyle savaşan Mehmetçik bir anda televizyonlarda izlemeye alıştığı Bakan beyi yanı başında görecekti.... Bu işlere hiç alışık olmayan Diyarbakır erkanı ise bakanı ciğercide ağırlamayı bırakın, bölgeye gitmesini engellemek için Lice jandarma taburunda dil döküyordu...
Bakan Bey'i tanımam ama bu olayı duyunca helal olsun dedim... İşte terörün ve teröristin tek korktuğu olay da bu... Siyasi istikrar ve destek...
İzlenimlerim bununla da sınırlı kalmadı.. Lice, Fis ovasına açılan bir kapı, uçsuz bucaksız tarlalar ve toprağı ile çok bereketli.. Ne ekersen iki katını veriyor... Ama bazı kötü niyetli kişiler köylüyü kandırmış, bu eşsiz topraklara uyuşturucu ekimi yaparak hem örgüte gelir temin ediyor hem de FETÖ'nün ekmeğine yağ sürüyor.. Nasıl mı? ..
Örgüt, Avrupa bağlantılı uyuşturucu kaçakçılığından büyük gelir temin ediyor.. Bu kaynak, yurt içi ve yurtdışın da örgütün gelişmesini ve silah için gerekli parayı karşılıyor... Bölgede örgütün aldığı haraçlar ise bunun cabası.. HDP'li belediyelerin kayyuma geçmesi ile birlikte bölücü örgütün geliri bir miktar engellenmiş.. Yani belediyelerden artık örgüte para akmıyor. İddiaya göre geçmişteki FETÖ'cü komutanlar bölgedeki uyuşturucudan pay almış.. Bu payın bir kısmı himmet adı altında FETÖ'ye giderken bir kısmı ise cebe inmiş... Bununla da yetinmeyen örgüt kurduğu sözde mahkemeler ile halkı yargılamaya ,Türk adaletini bir kenara iterek sözde kendi adaletini dağıtmaya başlamış.. Bunun karşılığında para almış.. Ama bölgede FETÖ'ye yönelik yapılan operasyonlar sonuç vermiş, örgüt neredeyse köşeye sıkışmış.. Öyle ki operasyonları durdurmak için Kandil'in dağa çıkın çağrısı bile etki yaratmamış.. Canlı kalkan olmak için dağa çıkmaya karar veren 16 kişi jandarmanın uyarısı sonucu dağılıp gitmiş... Lice Kaymakamlığının önünde yaklaşık 3 saat bekledim, sokakların vidanjörlerle yıkandığına şahit oldum.. Halk buna alışık değil, kahvelerde oturan insanlar kayyum atanan Lice belediyesinin çalışmalarını hayranlıkla izliyor.. Ha bir de unutmadan Lice dünyaca ünlü kırmızı mermerin anavatanı ama maalesef örgütün baskısı sonucu bu değerli maden işletilmiyor.. Köylü bu gelirden mahzun bırakılıyor.. Halis Toprak'ın açtığı fabrika işletilemez halde, kapısına kilit vurulmuş.. Önce terörün üstesinden gelecek olan siyasi irade ve istikrarın bunlara da çözüm bulacağı inancıyla.. Hoşçakalın...