Sednaya cehenneminden: Unutma, affetme!
Girişte hür Suriye'yi temsil eden üç yıldızlı bayrağın altında şöyle yazıyor:
"İnsan mezbahası Sednaya Hapishanesi: Unutmayacağız, affetmeyeceğiz."
Çocuklarının fotoğraflarını ellerinde taşıyan, bir umut çıkıp gelmiş anne babalar...
Yeraltına kazdıkları daracık çukurlara girerek sopalarla demirlere vurup bir ses duyar mıyım diye bekleşenler...
Etrafa saçılmış binlerce kâğıt belgeyi çamurun içinden çıkarıp "Bir ize rastlar mıyım?" diye okuyanlar...
Duvarlara asılmış kayıp afişleri...
Girişteki bir arabanın üzerine alelade konulmuş ziyaret defterini inceleyip kayıp yakınlarının isimlerini bulmaya çalışanlar...
Ölüm kokusunun sindiği duvarlar, penceresiz hücreler, özgür olduklarını öğrenince arkalarına bakmadan koşan mahkûmların bıraktıkları eşyalar...
Gardiyanların koridora çıkarıp kadın mahkûmlara tecavüz etmek için kullandığı söylenen şilteler...
Kan kokusunun idrar kokusuna karıştığı, güneşin hiç giremediği en alt katlar...
***
OĞULLARINI ARIYORLAR
İleriden bir anne-baba yaklaşıyor; ellerinde bir fotoğraf...
İki oğulları da kayıp; Sednaya'ya mı getirildiler, onu bile bilmiyorlar.
Biri 18, diğeri 21 yaşındaymış ve 13 yıldır yollarını gözlüyorlarmış.
Bize, "Türkler arama yapmaya gelecekmiş diye duyduk, doğru mu?" diye soruyorlar.
AFAD, ertesi gün 120 kişilik bir ekiple Sednaya'da aramakurtarma çalışmalarına başladı.
Kayıp 2 oğlunu arayan Suriyeli anne-baba.
Suriye zaferindeki payımız ve kazandıklarımız üzerine çok şey söylenebilir ama ülkeniz, çaresiz bir annenin gözünde beliren umut ışığı olabilmişse kazanmışsınızdır.
Türkiye'nin Suriye'de giderek artan etkisi, 13 yıldır iç savaşın tüm çilesini çeken insanlara bir umut oldu. Bunu da Halep'ten Şam'a konuştuğumuz her insan dile getiriyordu.
Sednaya Hapishanesi'nde geçirdiğim iki saat, hayatımın en büyük travmalarından biri oldu.
Naaşların yok edilmek üzere konduğu pres makinesinin olduğu odadan kendimi dışarı attığımda oraya mahkûm olarak getirilen yüz binlerin yaşadıklarını tahayyül bile edemeyeceğimizi daha iyi anladım.
***
ULUSLARARASI MASKARALIK
İnsanı, en ham hâliyle insanın merhametine bırakan kuralsız, düzensiz, tek egemenin gardiyanlar olduğu bir istisna mekânı, bir ölüm makinesi Sednaya...
Daha dün Şam'da 75 bin kişilik iki toplu mezar daha bulundu. Sednaya'ya gelen Birleşmiş Milletler delegasyonuna, "Artık gelmenize gerek yok, hepsi öldü" diye haykıran Suriyeli kadın, adına "uluslararası düzen" denen maskaralığı hepimiz adına ifşa ediyordu.
Kayıt defterinde yakınlarının ismini arıyorlar.
Cezaevinden kaçarak uzaklaşan BM aracının arkasından tüküren ve terlik fırlatan o kadın, sadece Suriye'deki değil Gazze'deki katliamların da hesabını soruyordu.
Agamben, Sednaya'ya gelse "Homo Sacer"i; Foucault "Hapishanenin Doğuşu"nu baştan yazardı.
Sednaya'yı görmüş Müslümanlar olaraksa biz, Sednayalara geçit vermeyecek şekilde kendi hikâyemizi yazmakla mesulüz.
En başa da şunu yazacağız: Unutmayacağız, affetmeyeceğiz!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Başkan Erdoğan’dan yeni Suriye için kararlılık mesajı: Tüm terör örgütlerinin başı kısa sürede ezilecek (21.12.2024)
- Rahibeler devrimden ümitli: Güvende hissediyoruz (20.12.2024)
- Sednaya cehenneminden: Unutma, affetme! (18.12.2024)
- Hür Halep’ten selam getirdim (17.12.2024)
- ‘Hep Otuz Üç Yaşında’ (13.12.2024)
- CHP’nin dış politika vizyonu (11.12.2024)
- Her şey biz yaşarken oldu (10.12.2024)
- Macron baş aşağı... (06.12.2024)
- Panama Papers siparişini ABD vermiş (04.12.2024)
- Halep’ten Kudüs’e çıkan yol... (03.12.2024)