Haziran 2016'da Rusya'nın hava saldırıları ve İran destekli vahşi milisler eliyle sıkıştırılan, kuşatmayla boyun eğdirilen, 13 senedir Esed rejimi zulmü sebebiyle yüz binlerce evladını şehit veren
hür Halep'teyiz.
Suriye notlarıma sonraki yazılarda yer vermek üzere önce Halep'teki
yeni yönetimin Siyasi İşler Komisyonu üyesi olarak atadığı
Muhammed Ebunnasr Musettet ile görüşmemizden bahsetmek istiyorum.
Muhammed Bey, Halep'ten önce
İdlib'de benzer bir komisyonda yöneticilik yapmış. Hem mühendis hem de İslami ilimler eğitimi almış. Ailesi Halep'in zengin ailelerinden biri. Annesinin dedesinin Osmanlı ordusunda subay olduğunu, ailesinin
II. Abdülhamid'e yöresel tatlılar yollayıp Sultan'dan takdir belgesi aldığını gururla anlatıyor.
"Ben annesini 12 yıl boyunca görmemiş biriyim" derken gözlerinden bir
hüzün perdesi geçiyor. Anneannesi ve
dedesi vefat ettiklerinde de yanlarında olamamış.
Halep'te kime dokunsanız benzer hikâyeler duyuyorsunuz. Yemekte bizi ağırlayan
restoranın sahibi ile kardeşi de 13 yıl sonra kavuşmuşlar. Kardeşi,
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nden mezun olmuş. O da ülkesinin inşasında hizmet etmek üzere geri dönmüş.
Muhammed Bey, önceliklerinin
düzenin ve güvenliğin sağlanması olduğunu,
böylece Suriye'den ayrılmak durumunda
kalan mültecilerin geri dönüşünü, işyerlerinin
ve fabrikaların açılmasını sağlamayı
amaçladıklarını anlattı.
Terör örgütü PKK'nın Şeyh Maksud'dan çıkarken bazı tetikçiler bıraktığını, bunların yerel halka
keskin nişancılarla suikast düzenleyerek huzuru bozmaya çalıştıklarını, su kaynaklarını tahrip etmek için teröristlerin saldırdığını, ancak bu sorunun üstesinden geleceklerini söyledi.
Deyrizor'da yerel halkın ayaklanarak PKK'lı teröristleri kovduğunu hatırlatıp
PKK/PYD sorununun büyük bir belaya dönüşmeden -gerekirse çatışarakçözüleceğini açıkladı.
Halep halkının ilk kez kimsenin zorlaması olmadan sokağa çıkıp sevinç gösterisi düzenlediğini, görünürde rejimle sorunu olmayan insanların bile korkarak yaşadığını ve o
korku duvarının artık herkes için yıkıldığını söyledi. Sednaya Cezaevi'nde görülen işkencelerin Esed rejiminin tüm barbarlığının ancak yüzde 5'i olduğunu, Orta Çağ Avrupası'nda bile böyle bir vahşetin yaşanmadığını, yeni yönetimin bu suçları ortaya çıkarmak için çalışacağını belirtti.
Halep'in özgürleştirilmesi sonrası ilan edilen affın Şam'ın düşüşünü sağladığını, insanların
muhaliflerin adil davranışlarından etkilendiklerini aktardı. Halep'te ilk başta devlet görevlileri dahi görevlerine devam ettirilmiş. Muhaliflerin af kararının savaşın bitmesi nedeniyle alındığını, suçu sabit olanlarınsa mahkemelerde yargılanacağını açıkladı.
Türkiye hakkında söylediklerini ise olduğu gibi aktarmak istiyorum:
"Suriye halkı genellikle çok vefalıdır. Türkiye'ye olan vefamız da sürecek.
Bu sadece bizim zaferimiz değil, bize destek verenlerin de zaferidir. Türkiye'de ortaya çıkan bazı ırkçı Suriye karşıtı görüşleri çok ciddiye almadık. Benim anne tarafımdan dedem Osmanlı ordusunda subaydı.
Bizi birbirimize bağlayan bağ siyasetin çok ötesinde."