İrlanda, Belçika, Paris... 7 Ekim'den bu yana, bu ülkelerin her birinde "Müslüman" kimlikli birisi tarafından saldırılar gerçekleştirildi. İrlanda'da, 23 Kasım'da iki çocuk ve bir kadın, Cezayirli olduğu söylenen bir göçmen tarafından bıçaklandı. Saldırı sonrasında başkent Dublin'in sokakları karıştı, göçmen karşıtı göstericiler tarafından kundaklama ve yağmalama gerçekleştirildi.
İrlanda, başından beri Birleşmiş Milletler'de İsrail karşıtı tasarılara oy veren ve anti-siyonizm noktasında halkıyla birlikte Avrupa'daki vicdani duruşun âdeta tek temsilcisi konumunda. Öyle ki Cumhurbaşkanı bile yılbaşında kutlamasında halkına Gazze'deki trajediyi unutmamaları çağrısında bulunabiliyor.
Belçika'daki saldırı, Tunuslu bir göçmenin, 16 Ekim'de, silahla iki turisti öldürmesiyle gerçekleştirildi. Bu saldırı da ülkenin Filistin'i devlet olarak tanımaya hazırlandığı haberi ajanslara düştükten hemen sonraki günlerde oldu. Belçika Adalet Bakanıistifa etti. Saldırının DAEŞ irtibatlı olabileceği bildirildi.
Fransa'daki saldırı ise yine DAEŞ'li olduğu söylenen, Fransız vatandaşı birisi tarafından gerçekleştirildi. Saldırgan, Dublin'de olduğu gibi bıçakla Alman bir turisti öldürdü. Polis, saldırganın gerekçe olarak "Afganistan ve Filistin'de öldürülenMüslümanları" öne sürdüğünü açıkladı. Bu saldırı da Fransız Cumhurbaşkanı Macron'un, İngiltere ve Almanya'dan farklı olarak İsrail'i ateşkes yapmaya davet etmesi ve Birleşmiş Milletler'de ülkesinin bu doğrultuda oy vermesi sonrasında vuku buldu.
Kuzey Irak'ta, bölücü örgüt PKK tarafından şehit edilen askerlerimizin haberini gördüğümde bu gelişmeler aklıma geldi. Allah mekânlarını cennet eylesin, milletimizin başı sağ olsun.
PKK zaten ABD tarafından açıktan desteklenen, hem eğitilip hem de donatılan bir terör örgütü olduğu için ülkemizin ABD-İsrail ile aynı paralele girmesi için bu tip saldırıların daha da yoğunlaşabileceği ihtimali var. İsrail'in PKK'ya desteği yeni değil.
Barış Pınarı harekatı sırasında, Netenyahu operasyonu açıkça kınamış, "işgal ve etnik temizlik" gerçekleştirildiğini iddia etmişti. Tanıdık geldi mi? Her suçlamaları, kendilerini itiraflarıdır.
Yerel seçime giden günlerde sadece sınır ötesinde değil, ülkemiz içinde de göçmen kaynaklı saldırılar üzerinden halkı kışkırtmaya kalkıp devletle karşı karşıya getirme ve iç karışıklık çıkarma teşebbüsünde bulunulabilir. CHP, Meclisteki PKK karşıtı bildiriye PKK'nın partisi dışında imza vermeyen tek parti olarak tarihe geçmiştir.
Terör gibi milli birliğe yönelik saldırılarda, milli birliğe değil, bölücü terör örgütüne siyasi mühimmat sağlayacağını kanıtlamıştır. Bu minvalde CHP'nin başından beri Hamas'a terör örgütü deyip, meclisteki PKK ile aynı yerde durması şaşırtıcı değildir. Ve dün başkentimizde gerçekleşen mitingden yükselen "Kahrolsun PKK, kahrolsun İsrail" feryadı da şer güçlere topyekün bir karşı duruşu özetlediği için kıymetlidir.
Dünya yeni bir döneme girerken, bu doğum sancılarından biz muaf olmayacağız ama muhafaza olabiliriz. Bundan sonrası milletimizin ferasetine, içerde bir ve sağlam durmamıza bağlıdır. Zafer, milletimizin sağduyusuna emanettir.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.