Sahiplendiremediklerimizden misiniz?

Seçim öncesi başta gençler, sonra da kadınlar üzerinden ne denli büyük bir korku kampanyası estirildiğini hatırlayan var mı?
Erdoğan kazandığı takdirde kadınların eve kapatılacağı, şort giymenin yasaklanacağı, herkesin çarşafa sokulacağı, şarkıcıların son konserlerini yaptığı Black Mirror dizisinden çıkma bir distopyadan bahsediliyordu. Dul ve engelli kadınları çalışıp evini geçindirmeye zorlamayan bir düzen kurulmasını ve devletin buna ödenek ayırmasını teklif eden HÜDA PAR üzerinden "Kadınlar zorla erkeklerin ikinci eşi yapılacak" yalanını bile söylediler.
Neticede ne oldu? Eve kapatılacağı söylenen kadınlar içinden en çok kadın vekili AK Parti çıkardı. Meclis'te CHP'nin kadın grup başkanvekili bile yok ama AK Parti'nin var.
Artık sadece Borsa'yı değil, Merkez Bankası'nı da, yani ekonomi yönetiminin kilit noktalarını Erdoğan'ın atamaları sayesinde kadınlar yönetiyor.
Dün 155. kuruluş yıldönümünü kutladığımız Kızılay'ın başında da artık bir kadın yönetici bulunuyor.
Erdoğan, her alanda olduğu gibi kadınların toplumsal hayatta öncü rol oynamasını sağlamak adına da radikal dönüşümlere imza attı. Yeni dönemde de bu ivme artarak devam edecektir. Kadınlar ise bu kara propagandayı dillendirenleri not edip hesabını sormak zorundadır.
NURSELİ İDİZ HAKSIZ MI?
Tam bu noktada şunu belirtmek şart: Bu ülkede "kadınları eve kapatan" tek devlet politikası, başörtüsü yasağıdır. "Babaları, abileri yüzünden kapanıyorlar" denilen kadınların tam 40 yıl boyunca eğitim ve çalışma hakkı gasp edildi.
Sözde erkek baskısıyla eve kapandığı iddia edilen kadınlara, yasakçılar yine evlerinin yolunu gösterdi. Okul kapılarından kovdu, çalışma hayatına kabul etmedi. Meclis'e girmeye kalkınca kürsüden def etti.
Şimdi sorarım size: "Başörtüsü yasağı geldi, insanlar mağdur oldu. Ben sol görüşlü bir kadınım ama bana doğru gelmeyen şeyi açıkça söylerim. 'Bu iktidar toplumu ayrıştırıyor' diye şikâyet eden laik kesim başlattı bu ayrıştırmayı" diyen oyuncu Nurseli İdiz haksız mı?