Bir haftadır, HDP'ye on yılda reva görmedikleri suçlamaları HÜDA PAR'ın üzerine yıktılar. İftira attılar. Hakaret ettiler. HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, partideki en yüksek temsile sahip kişi olarak günlerdir anlatıyor. Doğru kalkıp ayaklanana dek yalanın dünyanın etrafını dolandığı bir dünyada yaşadığımızı bilerek yine de sözü HÜDA PAR Genel Başkanı'na bırakmanın gerektiğini düşünüyorum. Buyurun:
"Biz bölücü de değiliz, birilerinin heykelini dikme peşinde de değiliz. Bayrakla bir derdimiz yok. Bölünüp ayrı bir devlet kuralım da demiyoruz. Biz bin yıldır İslam paydasında beraber yaşayan Türk ve Kürt'ün kardeşliğini savunuyoruz. Bu kardeşliği bozanların ellerindeki argümanları alalım."
"Siyaset asla şiddeti içerisinde barındıramaz. Hiçbir sorun silah çekmeyle çözülemez. Terörün her türlüsüne lanet olsun. Programımıza da yazdık. Şiddet ve silah, Kürt meselesinin çözümünü sağlamaz."
"Çok net söylüyorum; biz Hizbullah'ın veya başka bir örgütün devamı veya mirasçısı değiliz. Biz bölücü de değiliz, birilerinin heykelini dikme peşinde de değiliz. Benim iman ettiğim kitap bana şunu söylüyor: 'Kim bir insanı kasten haksız yere öldürürse onun cezası cehennemdir.' Bana göre de bir insanı bilinçli haksız yere öldürmenin cezası da bu dünyada idam olmalıdır."
FETÖ'cü olduğu bilinen yüksek takipçili bir hesabın paylaşmasıyla başlayan "Şeriat istiyor musunuz?" sorusuna Yapıcıoğlu'nun "Sadece istemiyoruz, şeriatı getireceğiz" şeklinde cevap verdiği meselesi ise külliyen yalan.
Yapıcıoğlu bu soruya da "Şiddeti bir araç olarak görenler, sürekli bize iftira atıyorlar. 'Şeriatı getireceğiz' demedim. Böyle bir soru sorulmadı bile" diye cevap verdi.
HÜDA PAR'ın terör örgütü yok, olsaydı Kılıçdaroğlu kendilerine "Yurt savunması yapan arkadaşlar" der, Özgür Özel bakanlık teklif eder, Sezgin Tanrıkulu cenazelerine katılırdı.
Artık biraz da ana muhalefetin, sırtını PKK'ya dayayan, Öcalan'ın heykelini dikme sözü veren, Kandil güdümlü siyasi partiyle ittifakını konuşalım mı?
***
KALBİM, HİÇBİR ŞEY OLMAMIŞ GİBİ DEĞİL
Kurulduğundan bu yana İyi Parti'nin kamuoyundaki algısını yükseltip tanınırlığını artıran üç isimden birisi şüphesiz Yavuz Ağıralioğlu'dur. Partiye ettiği hizmetlere rağmen Başkanlık Divanı'ndaki görevi geçen sene elinden alınan ve sadece İstanbul milletvekili olan Ağıralioğlu, pek çok sıkıntıya göğüs gerdi. "Türkiye iyi olsun" diye çalışacağını söyledi.
Fakat Akşener'in masayı yıkan basın toplantısıyla başlayıp üç gün içinde Kılıçdaroğlu'nun "ortak" aday yapılmasıyla sona eren sürecin kendisindeki izdüşümünü şöyle aktarmış:
"25 yılda yemediğimiz küfürleri üç günde yedik. Bizden bir özür dileyen oldu mu? Hayır. Yaşananları telafi eden oldu mu? Hayır. Sonra da çıkıp istişareden, müzakereden söz ediyorlar. İyi Parti'nin rencide edildiğini, genel başkanımızın hakarete uğradığını düşünüyorum. Hiçbir şey olmamış gibi değil benim kalbim."
Son cümledeki ağırlığı okurken hissetmek mümkün. Yavuz Bey belli ki kalbine danışıp bir karar verecek. "Kalbine danış", ortada açık hüküm yoksa Efendimizin de tavsiye ettiği bir usuldür. Kalbe danışmak önemlidir. Rahmani bir netice almasını dilerim.