İsveç’e nasıl geri adım attırdık?

İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya girmesi büyük mesele. Şöyle özetleyeyim: Mevcut durumda Finlandiya- Rusya sınırı (1.340 km), Rusya ile mevcut NATO üyelerinin toplam sınır uzunluğundan (1.215 km) daha uzun.
Başvuru talebi 30 NATO ülkesinin hepsi tarafından onaylanmazsa kabul görmeyecek. Yani Türkiye'nin tek başına iki İskandinav ülkesini ittifaka almama gücü var. Gerçi iki ülke de Avrupa Birliği ortak savunma maddesi ile korunuyor. Yani saldırı olduğu takdirde AB ülkelerinin savunmaya gelme zorunluluğu bulunuyor. Fakat malum NATO şemsiyesi daha geniş bir koruyuculuk sunuyor. ABD de elbette bu ikilinin NATO üyeliğini destekliyor.
Ancak şimdilik bu ihtimale mesafeli duran tek Bir NATO ülkesi var. Cumhurbaşkanı Erdoğan, PKK/YPG'ye desteklerinden ötürü İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliğine sıcak bakmadığını açıkladı. Özellikle İsveç'in PKK ve FETÖ için güvenli bir sığınak olduğu, bunlara yakın kuruluşların devlet tarafından desteklendiği malum. Ayrıca İsveç, YPG'ye yönelik Barış Pınarı operasyonu sırasında Avrupa Birliği'ne Türkiye'ye silah ambargosu uygulaması çağrısı yapmış, kendisi de askerî ihracatları durdurmuştu.
Bitmedi... İsveç Savunma Bakanı Hutqvist, YPG elebaşı Ferhat Abdi Şahin ile video konferans yoluyla görüşmüş ve şöyle demişti: "İsveç olarak sizlerle uzun süre işbirliği yapmaya ve yardım etmeye hazırız."
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklaması sonrası İsveç Dışişleri Bakanı Linde, Erdoğan'ı ve Türkiye'yi hiç tanımamış gibi tehdit diliyle konuştu: "NATO'daki bütün ülkelerin desteğini istiyoruz. NATO'nun önemli ülkeleri bizim arkamızda. Bizimle ve o ülkelerle iyi geçinmek, Türkiye'nin çıkarına olur."
Ertesi gün iki ülkenin liderleri ABD Başkanı Biden ile görüştüler ve beklenen geri vites gecikmedi:
"PKK'yı terör örgütü olarak görmediğimiz doğru değil. Böyle bir anlaşılma olduysa bunun açıklığa kavuşturulması gerekiyor. Ben PKK ile asla görüşmedim. AB gibi biz de PKK'yı terör örgütü olarak görüyoruz."
Anlaşılan Linde'ye NATO'nun bir diğer önemli ülkesini karşısına almaması salık verilmiş. Ancak sadece PKK'dan değil, YPG'den bahsediyoruz. YPG'yi ülkemizdeki büyükelçiliğinizin fonladığınız medya organlarına değil, sokaktaki vatandaşa sorun. O zaman her şey "açıklığa kavuşur."