Pakistan Kriket Takımı, tarihinde tek sefer Dünya şampiyonu oldu. 1992'deki final maçında İngiliz takımına karşı zor anlar yaşayan takımın kaptanı İmran Han'ın oyuncularına meşhur konuşması, sonradan takımın da lakabı haline gelecekti: "Köşeye sıkıştırılmış kaplanlar gibi savaşacaksınız." Oyunun kaybedeni gözüyle bakılan takıma Dünya Kupası getiren o maçın üzerinden 30 yıl geçti ve Han, bugün de köşeye sıkıştırılmış bir kaplan olduğunu göstermek istercesine savaşıyor.
"Hileli bir sisteme karşı savaşan yalnız bir adamım ama asla vazgeçmeyeceğim. Hapse atılabilirim ama son ana dek milletim için savaşmayı sürdüreceğim." Başbakan olarak devlet televizyonunda yaptığı son ulusa sesleniş konuşmasında Han böyle diyordu.
Pakistan kurulalı 75 sene oldu ama daha bir tane Başbakan bile 5 yıllık görev süresini dolduramadı. Ya darbeyle devrildi ya görevden alındı. İmran Han da kuralın istisnası olamadı. Evet, yolsuzlukla mücadele etti. Yurt dışı hesaplarında yüz milyon dolarları, dünyanın çeşitli şehirlerinde malikâneleri olan bir Pakistan Başbakanı olmadı Han ama halkına da refah sağlayamadı. Önce korona süreci belini büktü, ardından küresel kriz. ABD'den bağımsız bir dış politika vizyonunu benimsedi ama Çin ve Suudi Arabistan ile IMF'ye borçlanmışken tam anlamıyla bu dengeyi de kuramadı. Tüm eksiklerine rağmen Han'a halk tarafından bahşedilen yönetme hakkı yine zamansız elinden alındı. Peki nasıl?
Han, 27 Mart'ta gerçekleştirdiği bir mitingde, Amerika'nın Güney ve Orta Asya İlişkilerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Donald Lu'nun Pakistan Büyükelçiliği'ndeki bir diplomata verdiğini söylediği tehdit mektubundan bahsetti. Mektupta Han'ın güvenosizlik oylamasından kurtulduğu takdirde olacaklara dair tehditlerin yer aldığını ifade etti. Han'a karşı güvensizlik oylaması önergesi, 28 Mart'ta ülkenin parlamentosunda 161 "evet" oyuyla kabul edildi. Ancak 6 Mart'ta oylama Meclis Başkan Yardımcısı tarafından reddedildi. Han, meclisin feshedilmesi ve erken seçim yapılması çağrısında bulundu. Cumhurbaşkanı Alvi bunu onayladı. Fakat Pakistan Yüksek Mahkemesi, Cumhurbaşkanı'nın ülkeyi seçime götürme kararını hukuksuz bularak Mecliste iptal edilen güvenoyu oylamasının tekrar yapılması kararını verdi. Meclisteki güvenoyu oylamasında gereken sınır iki oyla aşıldı ve İmran Han ile hükümeti 174 oyla düşürülmüş oldu.
Ne var ki Han'ı yalnız bırakan sadece koalisyon ortakları olmadı. Kendi partisi PTI'dan seçilmesine rağmen -bazı iddialara göre para karşılığında- genel başkanları ve Başbakanları aleyhine oy vermeleri için ikna edilen bazı vekiller de işin içindeydi. Parlamenter sistemin baştan sona nasıl bir istikrarsızlık uzağı olduğunu görmek için Pakistan'a bakmak yeterli aslında.
Ukrayna-Rusya savaşında tarafsız kalmayı seçen, savaşın ilan edildiği günlerde daha öncesinden ayarlanmış olan Rusya ziyaretini iptal etmeyen ve Birleşmiş Milletler'deki ilgili oylamalarda ABD güdümünde oy vermeyen Pakistan bir nevi "yola getirilmiş" oldu. Bu yazıyı yazdığım sırada İngiltere'ye "sağlık sebepleri" sebebiyle giden devrik Başbakan Navaz Şerif'in kardeşi Şahbaz Şerif yeni Başbakan ilan edilecek. Ordu, jüristokrasi, siyaset hanedanları ve sermayeden oluşan yerleşik düzen bu minvalde kazanmış oldu. Fakat Han da Karaçi'den Lahor'a yüz binlerce Pakistanlının sokağa çıkıp süreci protesto etmesini sağladı. Acaba Afganistan'ı kaybeden, Hindistan'ı istediği gibi muhafaza (contain) edemeyen ABD, Pakistan'da bir tür "pirus zaferi" mi yaşıyor? Göreceğiz.
Bildiğimiz şu ki Pakistan'da kim başa gelirse gelsin, Türkiye karşıtı bir pozisyonu benimsemeyecektir. Nitekim 15 Temmuz sonrası FETÖ okullarının kapatılmasına öncülük eden Navaz Şerif'i böyle nitelemek büyük haksızlık olur. Kaldı ki Türkiye beş yıl öncesinin Türkiyesi de değil.
Pakistan statükosu, çok kutuplu yeni düzende yol almaya çalışırken İsrail'den Suudi Arabistan'a, Rusya'dan ABD'ye, İngiltere'den Birleşik Arap Emirlikleri'ne büyük güçlerin Türkiye ile kurduğu yeni ilişkileri doğru okuyup ona göre hareket edecektir. Dünyanın en kalabalık beşinci nüfusuna sahip Pakistan'ın dünya sahnesinde hak ettiği yeri bulmak için yürüdüğü yoldaki en samimi yoldaşının Türkiye olduğunu da unutmayacaktır.