İki yıl önce Büyük Taarruz'un 98. senei devriyesiydi. "Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri" sözlerinin üzerinden bir asır geçtikten sonra bazı devletler Akdeniz'i bize dar etmek üzere harekete geçmişti.
Fransa ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin savaş jetleri Girit'e konuşlanmıştı. Macron, Türkiye'yi Doğu Akdeniz'de enerji aramaya son vermesi konusunda uyarıyordu.
Alman Dışişleri Bakanı ile ortak basın toplantısında Yunan Başbakanı, "Hiçbir diyaloğa yokuz, AB'den Türkiye'ye yaptırım isteyeceğiz" diye parmak sallıyordu. Yunan Parlamentosu'nda, İtalya ve Mısır'la yaptıkları deniz yetki alanlarını belirleyen anlaşmalar oylanırken, karasularını da 12 mile çıkarma hazırlığı içinde olduklarını ilan ediyorlardı. 12 mil demek, bize Ege'de balık tutmaktan fazlası kalmaması demekti!
Böylesi bir konjonktürün üzerinden 1.5 yıl geçmişti ki önce BirleşikArap Emirlikleri, sonra İsrailDevlet Başkanları Ankara'ya geldi.Yunanistan Başbakanı, İstanbul'dakabul edildi. Dün de Alman ŞansölyeOlaf Scholz, ilk ziyaretini gerçekleştirdi.Hepsinin mesajı ise Türkiye ileişbirliği...
Kanıksadık belki ama bu noktaya kolay gelinmedi. Yunanistan, bize Akdeniz'de meydan okurken muhalefetin sesi çıkmadığı gibi elbirliği ile de Mavi Vatan mücadelesindeki en önemli kazanımlarımızdan birine vesile olan Libya tezkeresine karşı çıkmışlardı. Başbakan Miçotakis, Vahdettin Köşkü'nde Erdoğan ile birlikte kameralara gülücükler saçarken devletinin bir yıl önceki politikasını unutmuş değildi...
Cumhur İttifakı olmasaydı Mavi Vatan konusunda bugün çok farklı bir tabloyla karşı karşıya kalacağımız, balıkçılarımıza bile sınır koymaya kalkan bir küstahlıkla uğraşacağımız kesindi. Başkan Erdoğan direndi; Akdeniz'deki menfaatimize sahip çıkarak bunu bölge devletlerine de kabul ettirdi.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.