Birleşik Arap Emirlikleri'ndeyiz. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Abu Dabi'de en üst düzeyde karşılandı ve ağırlanıyor. Bayrağımızın renklerini çizerek geçit yapan gösteri uçaklarından tutun da 21 pare topçu atışına kadar tam teşekküllü bir devlet başkanı karşılama töreni gerçekleşti.
BAE ile ülkemiz arasında Arap Baharı sürecinden itibaren başlayan gerilim, Trump döneminde kendisini fazla emin hisseden BAE-Suudi Arabistan ikilisinin Bahreyn ve Mısır ile birlikte Katar'a uyguladığı ambargo sonrası daha da tırmanmıştı. Katar'ın, Türkiye'nin desteği olmadan süreci atlatamayacağı -hangi tarafa yakın olursa olsun- tüm analistlerin kabul ettiği bir gerçekti.
Katar'daki Türk askeri üssünün dağıtılması talebi de dahil sürülen şartlar karşılanmasa da Katar ile Körfez'in iki güçlü ülkesi arasındaki buzlar Körfez İşbirliği Konseyi Zirvesi'nde geçen ocak ayında ABD ve Kuveyt'in arabuluculuğunda imzalanan anlaşmayla resmen eridi. Ambargo sona erdi, sınırlar ve hava sahaları tekrar açıldı.
Ardından geçtiğimiz sene Abu Dabi Veliaht Prensi Şeyh Muhammed bin Zayed el Nahyan'ın 2012'den beri ilk kez gerçekleştirdiği Ankara ziyareti ile Türkiye ile de normalleşme süreci resmen başlamış oldu.
Cumhurbaşkanı'nın iade-i ziyareti, ilişkilerin gelişmesi noktasında sadece bir pekiştirme işlevi görmeyecek. Aynı zamanda Biden başkanlığında Afganistan'da olduğu gibi apar topar bölgeden çekilen ve nüfuzu azaldığı hissedilen Amerika Birleşik Devletleri'nin yol açtığı güç boşluğunu da işbirliği ile doldurma trendini daha da yukarı taşıyacak.
Martta Türkiye'ye gelmesi beklenen İsrail Cumhurbaşkanı Herzog'un ziyareti, Mısır'la karşılıklı elçi atama noktasına ilerleyişi de bu "yeni normal" bağlamında değerlendirebilirsiniz. Yani Erdoğan'ın "Yeni dönemi başlattık" sözünün sadece BAE ile sınırlı olduğunu sanmak yanılgı olabilir.