Cumhurbaşkanı Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan Hanımefendi'ye omicron teşhisi koyulduğunun duyulması ile gündem birden değişti.
Cumhur İttifakı'na yakın, uzak ve karşı tüm partilerin genel başkanları şifa dileklerini ilettiler. Cumhurbaşkanı Erdoğan da kendi hesabından her birine teşekkür etti.
Siyasetin puslu havası dağıldı. İnsanlık hatırlandı. Her gün "Saray'daki" diye hitap eden Kemâl Kılıçdaroğlu, Netenyahu benzetmesi bile yapmış Meral Akşener'den böyle nazik ve insani bir hitabı duymaya sanırım hepimizin ihtiyacı varmış. Gerçi Kılıçdaroğlu'nun hakkını yiyemem; linç edilmeyi göze alarak kovid olduğum dönem beni de arayıp geçmiş olsun temennisinde bulunmuştu sağolsun.
Cumhurbaşkanımızın sağlık durumunun ortaya çıkardığı bu tablo, aslında Erdoğan'ın şahsında milletin ve devletin temsil edildiği gerçeğinin kabulüdür. Seçilmiş ilk ve tek Cumhurbaşkanı olmasına rağmen kendisine "Cumhurbaşkanlığı koltuğunu işgal eden zat" diye iftira atan veya "diktatör bozuntusu" diye hakaret eden siyasîler olsa da bu gerçek olduğu yerde duruyor.
Tüm kutuplaşma masallarına rağmen Erdoğan, toplumsal manada üzerinde ittifak edilmiş bir değerdir. Ondan ayrılanların bile ayrılma sebebinin ona karşı birleşmek olduğunu düşünürseniz, muhalefetin en büyük motivasyonunun onu yıkmak olduğunu göz önüne alırsanız bu gerçek daha net anlaşılır.
Öte yandan Rusya, Azerbaycan, Ukrayna, Katar, Guatemala, El Salvador, Pakistan, Kazakistan, Sırbistan, Yunanistan, Gürcistan, Kosova, Somali, Yunanistan ve Kıbrıs Türk Cumhuriyeti devlet başkanları da ayrı ayrı şifa temennisiyle mesajlar attılar. Hem kıtalar aşan dış politika etkimizi hem de kamu diplomasisi açısından aldığımız yolu göstermesi bakımından önemli bir örnek oldu.
Sayın Cumhurbaşkanımız ve kıymetli eşlerine acil şifa niyazıyla...
***
CHP NE VAAT ETTİĞİNİN FARKINDA MI?
CHP lideri Kılıçdaroğlu, partinin vaadlerini ülkemizin çeşitli kentlerindeki ilan panolarından duyuruyor. Bu panolardan birisinde Kılıçdaroğlu'nun fotoğrafının yanında şöyle yazıyor: "Etnik köken, inanç, engellilik, cinsel yönelim yasayla dezavantaj olmaktan çıkarılacak."
Burda bahsedilen üç toplumsal kategori zaten anayasal olarak koruma altında ama belki de Kılıçdaroğlu daha kapsamlı bir yasadan bahsediyordur, kendisi açıklarsa öğreniriz. Ancak dikkatimi çeken "cinsel yönelim" ibaresi oldu.
Kılıçdaroğlu ve müttefikleri, "cinsel yönelim" ibaresinin beraberinde getirdiği anlamlar silsilesinden haberdar iseler, "dezavantaj" diye adlandırdıkları durumların aslında eşcinsel-feminist söylem dünyasının ve onun beraberinde getirdiği pratiklerin de kanun yolu ile üzerimize zorlayacaklar demektir. Bu, geleneksel aile düzenin dezavantajlı duruma düşmesine neden olacak politikalar bütünüdür.
Şayet cinsel sapkınlığı siz bir cinsel yönelim olarak yasa çerçevesinde tarif ederseniz, o da artık yönelimlerden biri haline gelir. Eğitimden medyaya her şey o yasa çerçevesinde düzenlenmek durumunda kalır. Mesela artık "cinsel sapkınlık" demek, bir ayrımcılık haline gelir. Diyânet işleri, eşcinsel ilişkinin haram olduğundan dahi bahsedemez. Eğitim hayatında bu sapkınlığı farklılık olarak çocuklarımıza öğretmek zorunlu hale gelir. Ordudan emniyete, bürokrasiden gündelik hayata lgbt+ şeklinde tabir ettikleri kimliklerin resmen tanınması ve normal olarak benimsenmesi beklenir. Aksi takdirde yasaya aykırı hareket edilmiş sayılır.
Bugün geldikleri noktaya ibretle baktığımız Batı ülkelerinde de hikâye esasen böyle başlamıştır. CHP ne vaat ettiğine dikkat etsin; seçmenleri de...