Tayyip Erdoğan, İstanbul Belediye Başkanı seçildikten aylar sonra, Ocak 1995'te, DYP-SHP hükümeti tarafından meclise getirilen yasadan bahsediyorum. Arşivden okuyalım:
"Geçen günlerde Bakanlar Kurulu'nda prensip olarak kabul edildikten sonra TBMM'ye sunulmak üzere son şekli verilen "İstanbul'a el koyma yasa taslağı" Boğaziçi öngörünüm, gerigörünüm ve etkilenme bölgeleriyle kentin kuzeyindeki içme suyu havzalarını, Karadeniz kıyılarına dayanan geniş ormanlık alanları da içine alacak şekilde 'imar yetkileri bakımından' Başbakanlığa bağlıyor."
Erdoğan, İBB Başkanı olduğu andan itibaren tüm yerleşik düzen âdeta seferberlik ilan etti. Mimarlar Odası gibi ideolojik meslek yapıları, koruma kurulları, Erdoğan ile görüşmeyi bile reddeden vali gibi bugün adını hatırlamadığımız aktörler, Erdoğan'a ket vurmak için her bahaneyi kullandı.
ANASOL-D hükümeti döneminde ise boğaza sıfır alanları da içine alan sekiz bölge Bakanlar kurulu tarafından "turizm bölgesi" ilan edilerek 11 Ocak 1998'de, İBB yetkisinden alındı.
Erdoğan, "İstanbul'un akciğerleri büyük holdingler ve siyasetçilere peşkeş çekiliyor" diyerek itiraz etse de kâr etmedi. Zaten birkaç gün önce de Siirt'te yaptığı konuşma sebebiyle hakkında Devlet Güvenlik Mahkemesi dava açmış, onu hapse yollayacak süreç başlamıştı. Hapis kararı jet hızıyla üç ay içinde verildi.
Erdoğan'ın sadece üç yıl belediye başkanlığı yapmasına tahammül edebildiler. Bu süreçte İçişleri Bakanlığı, Erdoğan hakkında 24 soruşturma açmıştı! Meslek odaları eliyle yağdırılan "yürütmeyi durdurma kararları", koruma kurulları, valilik mobbingi, vb. Bugün efsane olarak hatırlanan Erdoğan'ın belediye başkanlığı sırasındaki onca proje, merkezi hükümetin bütçesini küçültmesine ve hukukun tüm yollarıyla üzerine yürümesine rağmen gerçekleştirildi.
Sızlanıp ağlamak dışında bir icraatlerini göremediklerimizin öğreneceği ne çok şey var.
***
SIRADIŞI BİR OSMANLI TORUNUNUN SIRADIŞI ZİYARETİ
El Salvador Devlet Başkanı Nayib Bukele, Türkiye'den adeta rüzgar gibi geçti. Henüz 40 yaşında genç bir lider olan Bukele, Bitcoin'e yasal para birimi statüsü veren ve yenilikçi anlayışını sosyal medyada da sürdüren bir isim. Nitekim iki günlük ziyaretiyle bile hâlâ kebap yerken fotoğraf vermelerinin bizi etkileyeceğini sanan Batılı diplomatların önüne geçti.
Peki ülkemizden binlerce kilometre uzakta, Türkiye'nin diplomasi radarına pek de girmeyen bu Orta Amerika ülkesiyle aramızdaki sıcak bağı kuran ne? Bukele'nin kökleri Osmanlı egemenliğindeki Filistin'e dayanıyor. 20. yüzyılın başında Filistin'in Kudüs topraklarından Osmanlı pasaportuyla Güney Amerika'ya göç etmiş bir aileden geliyor. Babası Armando Bukele tanınmış Müslüman bir iş adamı ve yerel imam... Hristiyan bir aileden gelen baba Bukele, daha sonra Müslüman oluyor ve ülkedeki Müslüman toplumun en önde gelen liderlerinden biri haline geliyor. Öyle ki 1992'de ülkenin ilk camisini kuran isim de baba Bukele'den başkası değil... İslam'ın A B C'si' isimli bir kitap da kaleme alıyor...
Bukele ailesinin şirketi tekstilden, ilaç sektörüne kadar pek çok alanda faaliyetler gösteriyor. Bukele de ticaretle bu kadar içli dışlı bir aileden geldiği için 18 yaşında kendi işini kuruyor, sonrasında da siyasete atılıp zirveye tırmanıyor.
Filmlere konu olabilecek bir arka plana sahip bu genç lider, anlayacağınız ülkesinieleştirilere rağmen- alışılmışın dışında yönetiyor. Zaman zaman IMF gibi yerleşik düzen aktörlerine de baş kaldırıyor. Türkiye'ye kendisini bu kadar yakın hissetmesinin bir nedeni- Osmanlı köklerinin yanı sıra- belki de bu... Çünkü Türkiye'de hem yerelde hem de küreselde yerleşik düzen aktörleriyle mücadele ederek kendi izini bırakmış bir Başkan'la buluştu Bukele.
Türkiye-El Salvador dostluğunun daha da pekiştiği günleri görmek dileğiyle...