DHKP-C sempatizanı Barolar Başkanı
Altı yıl önce savcımız Mehmet Selim Kiraz, DHKP-C'li teröristler tarafından şehit edilmişti. Medyada İsmail Saymaz ve Ahmet Şık gibi kalemler, saldırganları "eylemciler" diye nitelerken, sosyal medyada da "Biz de sizi seviyoruz" etiketiyle katillere övgüler düzülmüştü.
Devlet, DHKP-C'ye yönelik operasyonlarını o saldırıdan sonra Mustafa Çalışkan'ın İstanbul Emniyet Müdürlüğü sırasında artırdı. Örgütün beli büyük ölçüde kırıldı.
O tutuklamalar sırasında bazı DHKPC'liler "ölüm orucu" denilen eyleme girişti. Devletin tüm ısrar ve çabasına rağmen intiharda karar kılmış DHKP-C militanı Helin Bölek onlardan birisiydi.
Ve bugün ülkemizdeki tüm avukatları temsil iddiasındaki Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan, savcı katili DHKP-C'nin militanı Bölek'e "Duyurmaya çalıştığı sesi bu düzene ölümünden daha çok korku verdi" yazarak destek oldu.
Sağkan, eşcinsel ilişkinin Kur'an'da yazdığı üzere "günah" olduğunu belirten Diyanet hutbesi sonrası protesto metni de yayınlamış ve Başkan Ali Erbaş'a "Sesi çağlar öncesinden gelen şahıs" diyerek saldırmıştı. Elbette esas saldırdığı "çağlar öncesine" ait gördükleri İslam'dı.
Sağkan'ın seçilmesini bir kısım avukat, DHKP-C marşıyla kutlamış. Hep bir ağızdan "Yurdumuza faşist dolmuş / Vurun kardaşlar, vurun" diye böğürmüşler.
Yaşam hakkını ilk savunması gereken bir mesleğin mensuplarının kutlama dili buysa hukuktan veya adaletten bahsetmek beyhude.
Barolara terör sempatizanları dolmuş, bilin kardaşlar bilin...
***
SİMİT SAT, ONURLU YAŞA!
Devleti yönetenlerin "gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde" olduğunu düşünen birisi, neden devletin kanalında başrol oynamayı kabul eder?
Hadi etti; hayatı boyunca hiçbir ayrımcılığa uğramamış olmasına rağmen ödül konuşmasında neden "ötekileştirilmediğimiz bir Türkiye" dileğine "biz" öznesini kullanarak kendisini de katar? Devlet kanalında başrolsün; daha neyin ötekileştirilmesi bu?
Batı'da aktörler zorunlu olarak daha edepli. Çünkü toplumsal olarak güçlü ve baskın sınıfa ait olmanın getirdiği ayrıcalık olan "white privilige" nedir bilirler; ezilmişleri savunacaklarsa da kendilerini o denkleme katmaktan utanırlar. Katarlarsa linç edileceklerini öngörürler.
Bizde ise ne white guilt duyarlar, ne white privilige bilirler. Zihnen "white trash" olup da farkında olmamak ne ironik.
Valla madem devleti yönetenlerden bu kadar rahatsızsınız, sizin sevdiğiniz sloganla seslenmek boynumuzun borcu: Simit sat, onurlu yaşa! Ya da neyse, size iyi "after party"ler...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Trump müesses nizamla savaşırsa dünya kazanır (08.11.2024)
- Avrupa’ya sızan İsrail casusları (06.11.2024)
- ‘Kutsal işgal’ (05.11.2024)
- Göbeğimizi kendimiz keseceğiz (01.11.2024)
- Trump mı, Harris mi? (30.10.2024)
- Cehennem odunu (22.10.2024)
- Discord ve ebeveynler (11.10.2024)
- Ambargo böyle kaldırılır (09.10.2024)
- 7 Ekim’de başlamadı (08.10.2024)
- Esas gündem (04.10.2024)