HİLÂL KAPLAN

Altın Ego Festivali

Türk sinemasının yarım asırdır devam eden ve en dikkate alınan film festivali çerçevesinde verilen Altın Portakal Ödülleri bu sene en çok iki devasa ego ile birlikte anıldı.
Önce en büyük egoyla başlayalım. Herhalde kendi oyunculuğundan pek emin olmadığı için ödül aldığına çok şaşırmış olsa gerek, sahnede daha ödülü eline bile almadan mikrofona koşup Antalya Belediye Başkanı Muhittin Böcek'ten başlayıp Münih'teki dayı oğluna selam göndermek dışında herkesi anan, bu sırada da kendisine ödülünü takdim edip alkışlayan Tamer Karadağlı'ya ise "Kim verdi ödülü? Bana 'sus' mu diyorsun?" diye çıkışan hanım kızımızı görmüşsünüzdür.
"Hanım kız" diyorum zira söz konusu mor halkalı arkadaşları en çıldırtacak iki hitabı bir arada bulmuşken harcamayayım istedim. Gerçi diğer aday kadın oyuncular için "Güçlü rakiplerim yoktu, ondan kazandım. Bir dahakine erkek oyuncu kategorisinde yarışırım" diyen biri nasıl feminist oluyor, bilemiyorum.
Karadağlı, iyi niyetle kendisini açıklamaya çalışsa da feminist hınçtan nasibini aldı elbette. HDP lideri Pervin Buldan ile Canan Kaftancıoğlu da Yalçın'ı savunup Karadağlı'yı linç güruhuna katıldılar. Hanım kızımız "İstanbul Sözleşmesi yaşatır" gibi en muhalif, pek orijinal sloganıyla tiradını sonlandırmadan önce "Artık ülkenin atmosferinde işinizi yapmak ve işiniz hakkında konuşmak bir lükse dönüşüyor" diye artistik patinajını da çekmeyi ihmal etmemiş.
Atmosferini beğenmediği ülkede 2002'deki dizi ihracatı 10 bin dolarken, AK Parti'nin ülkeyi taşıdığı noktada 500 milyon dolarlık global çapta devasa bir sektör kurulmuş...
2002'de yıl başına 10 dizi düşerken, şimdi 100'e yakın dizi çekiliyor...
Hatta kendisi ile seyircinin müşerref olduğu rolü de o dizilerden birisine borçlu ama ne gam!
"AKP faşizmi"nden bahsetmeden birbirlerini selamlayamayan Cihangir mahallesinde anlatacak bir hikâyesi oldu ya, gerisi önemli değil.
Bir diğer devasa egomuz ise en iyi yardımcı erkek oyuncu kategorisinde yarışan ama kazanamayan bir aktör. Söz konusu tevazu abidesi, sosyal medya hesabından şöyle buyurmuş: "(...) Jüri üyeleri bana ödül vermeyerek oyunculuktan hiçbir şey anlamamış olduklarını tescil etmiş oldular. Onlar için bir fırsat vardı, kullanamadılar. Yanlış bir karar verdiler ama neyi bilmediklerini bilmedikleri için onlara kızacak değilim. Kolomb'un gemilerini göremeyen yerlilere de kızmıyoruz."
Sanırsın gelecek sene Antalya'yı denizden işgale geliyor. Gerçekten "vay anasını sayın seyirciler".
Matine-suare "Neden kültürel iktidar olamadık" diye ağlayan ahalinin bence bu sebepsiz özgüven gösterilerinden bile öğreneceği çok şey var. Siz sebebiniz, kökünüz, mayanız olmasına rağmen şu özgüvenin onda birini gösteremediğiniz, hâlâ bu balonlar bizi beğensin diye çırpındığınız ve kritik zamanlarda Tamer Karadağlı'nın gösterdiği "delikanlı"lığın çeyreğini gösteremediğiniz için olabilir mi? Sadece soruyorum...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.