Megri megri ve Doğu Masası
Salıcı için "10 Aralık Hareketi ile birlikte CHP'yi ele geçirdi" iddiası zaten bir süredir dile getiriliyordu. Şu anda CHP'nin Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olan Salıcı, "Doğu Masası" fikrinin de 31 Mart seçimlerinden sonra ortaya çıktığını belirtiyor.
Geçen hafta Salıcı ve beraberindeki CHP heyetinin Irak Kürt Bölgesel Yönetimi liderleri ve Mesud Barzani ile görüşmesini de bu bağlamda değerlendirmek gerekiyor. Ancak Salıcı'nın önerisiyle hayata geçirildiği söylenen başka bir önemli çalışma daha var. O da "Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı" adı altındaki yapılanma. Salıcı, bu yapılanmanın Türkiye, İran, Irak ve Suriye'yi kapsadığını söylüyor. Peki, Ortadoğu'da bunca ülke varken sadece bu dört ülkenin seçilme sebebi aynı zamanda Kürt nüfusu barındırmaları mı yoksa Ortadoğu sadece komşularımızdan ibaret mi sayılıyor?
10 Aralık Hareketi'nin anayasa teklifini hazırlayan ekibin başında malum İbrahim Kaboğlu vardı. Kaboğlu, 10 Aralık Hareketi'nin parçası olarak CHP İstanbul milletvekili ve CHP Anayasa Komisyonu Sözcüsü yapıldı. İYİ Parti'den ayrılan Ümit Özdağ'ın "HDP ile gizli anayasa yaptılar" dediği çalışmanın kilit ismi de Kaboğlu idi. CHP şimdilik "Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı"ndaki çekincelerin kaldırılmasını savunuyor olsa da Kaboğlu liderliğindeki 10 Aralık Hareketi'nin anayasa önerisinde federal devlet yapısına geçilmesine işaret eden merkezi sistemden çıkılması teklifinin yer alması bu bağlamda düşündürücü.
Kılıçdaroğlu, OBİT kurulmadan bir yıl evvel, "Türkiye, İran, Irak ve Suriye (OBİT) Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı'nı kuracağız. Kendi derdimizi kendimiz çözemiyor muyuz? Bu ülkelerin hepsinde akrabalarımız var" derken Irak gibi Türkiye'nin de federal yapıya geçirilmesiyle dört ülkedeki Kürtleri de kapsayan farklı bir teklife mi işaret etmişti, bilemiyorum. Ancak CHP'den yapılan resmi açıklamada Barzanilere OBİT hakkında da bilgi verildiğini not edelim.
Kulislerde konuşulan bir başka konu da 10 Aralık Hareketi üzerinden partideki en etkin grubun başı haline gelen Salıcı ile Kılıçdaroğlu'nun tam bir uzlaşmaya vardığı. Bu uzlaşmaya göre Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı adayı olacak, seçildiği takdirde ise Salıcı da başbakan olacak. İsmail Küçükkaya'ya bile Kılıçdaroğlu'na yönelik "Size bir özgüven gelmiş" dedirten şey, bu uzlaşmadan alınan güç müdür? İmamoğlu'nun geçtiğimiz günlerde ilk kez aday olmayacağı ve belediye başkanı olarak devam edeceği sinyalini vermesini de bu minvalde mi değerlendirmek gerekir? Ya da Akşener, bu faaliyetlerin farkında olduğu için mi 30 Ağustos kutlamasında İmamoğlu'nu Fatih Sultan Mehmed'e benzetecek kadar abartılı bir açıklama yapmıştır? Bu soruların cevabını bilmiyorum. Fakat Kılıçdaroğlu'nun aday olma noktasında ilk kez kendisini bu kadar ön plana çıkardığının ve bunu parti içinden destek almadan yapamayacağının sanırım herkes farkındadır.
Şimdiye dek "megri megri" diyerek muhalefet yapıp bir yandan da "Her evden HDP'ye bir oy" isteyen CHP idi. Yerel seçimlerde HDP ile ittifakları da bizzat HDP Eş Başkanı tarafından ilan edilmişti. Şimdi de tüm bunları aşan daha geniş kapsamlı bir plan mı uygulamaya konuyor? Sadece parçaları birleştirerek düşündürdüklerini sormak istedim.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Trump müesses nizamla savaşırsa dünya kazanır (08.11.2024)
- Avrupa’ya sızan İsrail casusları (06.11.2024)
- ‘Kutsal işgal’ (05.11.2024)
- Göbeğimizi kendimiz keseceğiz (01.11.2024)
- Trump mı, Harris mi? (30.10.2024)
- Cehennem odunu (22.10.2024)
- Discord ve ebeveynler (11.10.2024)
- Ambargo böyle kaldırılır (09.10.2024)
- 7 Ekim’de başlamadı (08.10.2024)
- Esas gündem (04.10.2024)