Üç yıl önceydi. Azerbaycan'ın başkenti Bakü'nün Kafkas İslam Ordusu eliyle kurtuluşunun 100. yıldönümü kutlamalarını izlemek üzere Başkan Erdoğan ve Aliyev bir araya gelmişti. Askeri geçit törenini izlerken bir yandan da "İki ordu ne zaman bir araya gelip Karabağ'ı özgürleştirir" sorusuna sanki uzak bir hülya imiş gibi yaklaşıyorduk.
Üç yıl sonra, 30 yıllık esaret sadece bir ayda iki devletin işbirliğiyle sona erdirildi. Mücadele sürerken röportaj yaptığım Azerbaycan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Hikmet Hacıyev, bir sonraki görüşmenin zaferden sonra olacağını, çünkü çok yaklaştıklarını belirtmişti. Gerçekten dediği oldu ve iki Başkan, zaferi taçlandırmak üzere Şuşa'da buluştu.
Hacıyev, bugün açıklanan Şuşa Beyannamesi ile yeni bir dönemin açıldığını ve bugünün de tarihe öyle geçeceğini belirtti.
***
NATO DEVLERİNE RAĞMEN
Türk dış politikasının son bir yılda uluslararası arenaya çaktığı iki çivi var.
Birincisi, Libya'yı Rusya-ABD-Fransa hattına rağmen istikrara kavuşturmamız, Mavi Vatan'daki varlığımızı kabul ettirmemiz ve nüfuzumuzu Afrika içlerine kadar pekiştirmiş olmamızdır.
İkincisi ise şüphesiz Karabağ'ın 30 yıllık esaretinin Türkiye desteğiyle sona erdirilmesidir. Bu iki kazanım da NATO devlerine rağmen elde edilmiştir.
Peki Erdoğan ne yaptı? NATO Zirvesi'nden bir gün önce Libya'ya devletin en üst düzey güvenlikdiplomasi heyetini gönderdi. Adeta Libya'ya çıkarma yaptı.
NATO Zirvesi'nden döner dönmez de ayağının tozuyla Azerbaycan'a geldi ve Ermenistan'dan özgürleştirilen tarihi şehirlerden Şuşa'yı ziyaret etti.
Şuşa'yı ziyaret etti. "Erdoğan siyasası, incelikle örülmüş bir şablonu takip etmeyi sürdürüyor" diye bitirmiştik dün; haksız mıyım?..