Türkiye'de kadınlara 1934 yılında seçme hakkı verilmesi kuşkusuz önemli bir adımdı. Gerçi 1950'ye değin "seçebilecekleri"tek bir partivardı, yaniortada "seçenek"yoktuama olsun,yine de önemlibir adımdı.
Gerçi Türkiye'de kurulan ilk partinin adı da "Kadınlar Halk Fırkası" idi ve onun resmi olarak kurulmasına izin çıkmamıştı; üstelik en ünlü sufrajetimizi akıl hastanesinde ölüme terk edilmiş bir kader çizgisine mahkûm eden de yeni rejimdi. Ama olsun, kadınlara seçme hakkı verilmesi herhalükârda önemli bir adımdı.
Sadece "seçme hakkı" yazdım çünkü kadın nüfusun yarısından fazlasını oluşturan başörtülü kadınlara seçilme hakkı verilmedi. 2013 yılında, örtünmeye karar veren dört AK Partili kadın vekil olmasaydı, 2015 yılına değin de Meclis'imizde başörtülü vekil olamayacaktı.
Biliyorum, siz de hatırladınız Meclis'imize milletimizin oylarıyla seçilip gönderilen ilk başörtülü vekil Merve Kavakçı'nın başına neler geldiğini. Nasıl da ilkokulçocukları gibi şen "dışarı,dışarı!" diye tempo tutup,kürsüyü işgal ettiklerini...Sonra da Kavakçı'nınçocuklarını bile sınıfarkadaşlarına yuhalattıklarını...
Bunları hatırlatıyorum çünkü 5 Aralık'ta "Kadınlaraseçme ve seçilme hakkı"verilmesinin yıldönümükutlanırken bir dipnotolarak bile mezkûr mücadeleve 80 yıllık haksızlıkanılmıyor. Bunları hatırlatıyorum çünkü tarihteki yerimiz bir dipnottan fazlası olmayı hak ediyor.
Türkiye'de başörtülülerin seçilme hakkı mevzuu, siyahların 1965'te çıkan yasaya kadar oy verip seçilmelerini engelleyen yasaya çok benzer. Görünürde engel yoktur ama de facto olarak seçip seçilmeleri imkânsızlaştırılmıştır. Başörtülükadınlarınhak mücadelesi ile sufrajetveya Amerikan sivilhaklar mücadelesi arasındaparalellikler bulunur.Bulamayacağınız tekparalellik, şiddete karışmışolmaktır. Ne sufrajetlergibi bomba kullanmış ne desiyahlar gibi yakıp yıkmıştır.
Cop da yeseler, yerde de sürüklenseler, tek fiske atmamış, bir cam dahi kırmamışlardır. Oturma eylemlerinden,"Başörtülü adayyoksa, oy da yok" benzeriimza kampanyalarınakadar tarihte pek çokiz bıraktık ama kimsenincanını yakmadık. Ezildik ama ezmedik. Vurulduk ama vurmadık. Tam anlamıyla alnı ak, başı dik bir hareketti bizimkisi. Yıllarca önümüzdekapı duvar olan rejiminmenteşelerini zorladık,kapı kolunu yerindenoynattık ve son tekmeyiErdoğan'ın vurmasıylaâdeta kapıdan içeri akınettik.
Birileri dipnot olarak bile anmasa da hatırlatmak istedim: Tükenmedik, buradayız.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.