İngiltere ve Fransa, bilmediğimiz bir şey mi biliyor?
Alman Şansölye Merkel, nüfuslarının %70'inin enfekte olacağını, bunun ağır ekonomik etkiler bırakacağını ve ortada henüz bir çözüm olmadığını söyledi ve ekledi: "Hastalık zirve yaptığında, sağlık personeli sayımız yetmeyecek."
Fransız Cumhurbaşkanı Macron, koronavirüsü "yüzyılın en büyük sağlık krizi" olarak niteleyerek, daha genç kişileri etkileyecek ikinci bir dalgaya hazırlanmak gerektiğini söyledi. Ki dünya liderlerinden gelen ve "Acaba halka açıklanmayan bir şey mi biliyorlar?" dedirtecek en çarpıcı açıklama buydu.
İngiliz Başbakanı Johnson ise halka iletişimin bilinen bütün kurallarına aykırı bir sertlikle şunu söyledi: "Virüs daha çok yayılacak ve bu süreçte sevdiklerinizi zamanından önce kaybedeceksiniz."
İngiltere'nin 'kurallara aykırı' yaptığı tek uygulama bu da değil. Hükümet, olabildiğince çok kişiye virüsün bulaşması ve nüfusun çoğunluğunun bağışıklık kazanmasını sağlayacağını söyledikleri "sürü bağışıklığı" stratejisi izliyor. Buna göre virüs nüfusun en az %60'ına bulaşırsa, hayatta kalanlar sayesinde nüfus sağlığının güçleneceği öngörülüyor.
İngiltere, bu sebeple okulları bile kapatmadı. Müzeler, barlar, konserler, çalışma hayatı her şey olduğu gibi sürüyor. Sadece hastaysanız 7 günü evde geçirmeniz ve çok hasta olmadıkça hastaneye gitmemeniz öğütleniyor.
İtalya'da dün 368 kişi virüsten hayatını kaybetti. Virüsün başlangıç noktası olan Çin'de bir günde kaybedilen kişinin en çok 150 olduğu düşünülürse, virüsün Avrupa'da oldukça hızlı yayıldığını göz ardı etmememiz gerekir.
İtalya'da yapılan en büyük hatalardan biri, okulların tatil edilmesiyle birlikte meydanlara, alışveriş merkezlerine, plajlara, eğlence mekânlarına akın eden insanlar olarak anlatılıyor. Okullar tatil edildiğinden bu yana duyduğum kadarıyla aynı hatayı biz de yapıyoruz. Avrupa'dan gelen ünlülerimiz ayağının tozuyla eğlence mekânlarında arzı endam ediyor. Umreden dönen vatandaşlarımıza ev ziyaretlerine gidiliyor, vb. Okulların tatil edilmesiyle çocuklarını bırakacak yer bulamayan çalışan anne-babaların, evlâtlarını en büyük risk grubundaki büyükanne ve dedelerine bırakması da İtalya'da yapılan hatalardan biri olarak ifade ediliyor.
İlk İngiliz hükümetinin öne sürdüğü "sürü bağışıklığı" bu küresel salgınla mücadelenin doğru yönetimi midir, bunu ancak orta vadede görebileceğiz. Zira İngiltere'de kısa vadede ölüm oranlarının artacağını öngörmek zor değil. Ancak eğer Macron'un dediği gibi "genç nüfusu etkileyecek ikinci bir dalga" yoldaysa, hastalıktan sakınmaya çalışmak da bir yere kadar sonuç verecektir.
Bu satırları yazdığım sırada, Fransız Eğitim Bakanı'nın, Fransa'nın da 'sürü bağışıklığı' yöntemini uygulayacağına işaret eden açıklaması düştü: "Bilim insanları, nüfusumuzun yarısından fazlasının enfekte olacağını belirtiyor. Bu aynı zamanda bağışıklığı oluşturur ve bu nedenle virüs kendi kendine ölür."
Fransa, okulları tatil ederek, toplantıları iptal ederek, gece kulüplerini kapatarak virüse karşı önlemler aldığı için, 'sürü bağışıklığı' teorisine nisbeten daha uygun davranıyor. Çünkü buna göre toplumu virüse kontrollü ve olabildiğince geciktirerek maruz bırakmak gerekiyor. İngiltere'de ise bu önlemlerin hiçbiri yok.
Bilim insanları kesin konuşamıyor. Dolayısıyla hangisinin daha etkili olduğunu zaman gösterecek...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Herr İmamoğlu, die Rolltreppen funktionieren nicht (Sn. İmamoğlu, merdivenler çalışmıyor) (26.11.2024)
- Trump müesses nizamla savaşırsa dünya kazanır (08.11.2024)
- Avrupa’ya sızan İsrail casusları (06.11.2024)
- ‘Kutsal işgal’ (05.11.2024)
- Göbeğimizi kendimiz keseceğiz (01.11.2024)
- Trump mı, Harris mi? (30.10.2024)
- Cehennem odunu (22.10.2024)
- Discord ve ebeveynler (11.10.2024)
- Ambargo böyle kaldırılır (09.10.2024)
- 7 Ekim’de başlamadı (08.10.2024)