#ÜlkemdeSuriyeliİstemiyorum kampanyası, ilk kez darbeden bir hafta önce sosyal medyada trend listesinde bir numaraya taşınmıştı. Daha önce de yer yer bu tür kampanyalar yapıldıysa da en çok ses getiren ve en uzun süre tt'de kalan kampanya bu olmuştu. Zamanlama tesadüf değildi. Çünkü Suriyeli meselesi, sağdan sola, Aleviden Sünniye, Türkten Kürde her kesimden kişinin şikâyetçi olabileceği, aynı şemsiye altında herkesi iktidara karşı kışkırtacak yegâne mevzuydu. Hâlâ da öyle. Hatta artarak öyle ki somut neticesini son yerel seçimde gördük. AK Parti'nin metropollerde zorlanmasının birçok sebebi var elbette ama onlardan birisi de Suriyelileri kovmayı vaat eden CHP'li adaylardı. Bolu'nun CHP'li belediyesi ilinde yaşayan toplasan 300 aileye yapılan yardımı bile kestiğinde, kendi rızkının artacağını sanan geniş kitlelerce alkışlandı. Suriyeliler dilenseler suçlular,zengin olsalar "pisAraplar", bir işe girseler "işimiziçalıyorlar," girmeseler"işe yaramaz asalaklar", plajagidip biraz gün yüzü görmekisteseler aylaklar, Taksim'deyürümek isteseler "sokaklarımızıkirletiyorlar", evlerindekalsalar "çocuk doğurmaktanbaşka iş bilmezler"...
Sabaha kadar yazabilirim.
Suriyeliler, kazanını olmayan bir ırkçı oyunun son kurbanları.
Almanya'daki Türkler için ne deniyorsa, bugün onlar için söyleniyor.
Berlin'deki AfD üyelerini burdaki muadilleri aratmıyor. Oysa ki Almanya'ya iş için giden gurbetçilerden temel farkları, hayatta kalmak için buraya gelmeleri. Varil bombası altında parçalanmaktan, uykusunda kimyasal saldırıya yakalanmaktan, muhaberatın bir hapishanesinde işkenceyle öldürülmekten kaçtılar. Beşikteki bebesinin beşiğini bile alamadan kaçtılar.
Ancak ne desek boş.
Hangi ihlaslı dua, hangi duygusal cümle, hangi empati çabası taşlaşmış kalpleri yumuşatabilir ki? Hayatındakiher tür memnuniyetsizliğibaşkasındanbilmek yaratılışımızdavar. Şu andada mevcut toplumsallığınen zayıf vekorunmasız halkasıSuriyeliler. Hıncımızı onlardançıkarmak,ayağımız taşa takılsaonlardan bimek istiyoruz. Beğenmediğimiz işleri yapsalarda, adım atmayacağımızevlerde fahiş fiyatla kalsalarda, kimisi binlerce kişiyeistihdam sağlasa da bir önemiyok.
O yüzden bugün Suriyeli mülteciler meselesinde idare edilebilir ve sürdürülebilir bir çözüm için İstanbul'dan başlayarak İçişleri Bakanlığı bir çalışma yürütüyor.
Ne zaman ki Suriye'de Türkiye için önemli bir adım atılsa, ya İstanbul'daki bir sokaktan ya İdlib'teki bir gösteriden mesaj verilecek.
Çoğunluk da bilmeden bu yakılan ateşe odun olmaya devam edecek. Zamanlama yine tesadüf değil...
Öngörülü olup tedbir almak devletin görevi; ancak yakılan ateşe odun olup devletinizin elini zayıflatmamak da sizin elinizde.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.