Batı medeniyeti dünyayı bitiriyor
ÖMRÜNÜZÜN KEFARETİ
Şimdi malum talihli bir kulum. Bir ucu Ağrı Karaköse, öteki ucu Tokyo, diğer ucu Amerika, olağanüstü bir eğitim nasip oldu. Meraklı bir çocuk olduğum için olacak öğrendiklerim içime işledi. 'Diploma al, dön' gibi olmadı. Zaman içinde anladığım şeyden korkmadığımı, beni dünyada en çok mutlu eden ortamın anlıyor olmak olduğunu gördüm. Bu dünyayı "Niye böyle?" diye gözlemlemek, sorgulamak, anlamlandırmak. Bu huyumu öyle o kadar ileriye taşıdım ki, mesela oturduğum herhangi bir evde binanın koordinatlarını gökyüzünü de ihmal etmeyecek kadar bilmeye çalışırım. Mesela bu evde ağustos ayında bacanın köşesinden görünen yıldız veya gezegen hangisidir, bilmek isterim. Bu pek de normal olmayan bir konumlanma duygusu ve anlama ihtiyacı. Yaşamı böyle algıladığınızda, kendinizin uzay cismi olduğunu görüyor, hissediyorsunuz. Böyle bir girizgahı niye yapıyorum? Dünyayı avuçlarınızın içine alabileceğiniz duygusu nereden geliyor onu anlatmaya çalışıyorum. Elbette bireysel ve diğer kısıtlar var ama son tahlilde yaşadığınız ortamı yorumlayabiliyorsunuz. Bu defa da yaşamışlığınızın, ömrünüzün kefareti meselesi çıkıyor. Başta aileniz, sizi yetiştiren, destekleyen toplumunuza borçlanıyorsunuz. O borcu ille de ödemek lâzım, kurban kesmek yetmiyor.
Doğru, öyle de denir. Zekâtın gittikçe daha fazla önem kazandığını görüyorum. Eğitim seviyesi düştükçe, paçozlaşma arttıkça biliyor olmanın kefareti daha da büyüyor sanki. Ve sonunda ne yapayım da şu bildiğimi, tecrübe ettiğimi, hissettiğimi mezara götürmeyeyim diye çırpınmaya başlıyorsunuz. Ne yapayım da örneğin Hilal Kaplan hanım benim yaşımı kendi yaşına katsın. 2019 itibariyle 110 küsur yaşında ama gencecik bir Türk olarak 21. yüzyıldaki serüvenine avansla devam etsin. "Türk olarak" şerhinin altını çiziyorum çünkü benim anladığım kültür Türk kültürü. Çoluk, çocuk, benden büyükler, benden küçükler, olan biteni görmek, başlarını sudan çıkarmak isteyenler, taslarını doldursunlar ve yaşamlarına avansla devam etsinler. Ve ben kuru kuruya ahkâm kesenlerden, komplo teorileri üretenlerden olmayayım. Ağızımdan her çıkanı belgelendireyim. Referanslarım tam ve sahici olsun ki, "Nereden çıkardın bunu?" dendiğinde, "İşte burada" diyebileyim.
BİZİ BEKLEYEN İKİLEM
E, tabii. 2000 doğumlular oy verecek yaştalar artık. 21. Yüzyıl onların yüzyılı. Çocuklarım, torunlarım, öğrencilerim var. Onları nasıl bir dünyaya atıyoruz? Geleceğe nasıl hazırlamalı, nasıl donatmalıyız? Bırakalım gençliklerinin keyfini çıkarsınlar rehavetine kapılırsak, asimilasyona razıyız demektir. Kendimiz kandırmayalım. Ya asimile olacak, ölmeyecek kadar gıda, yeni dünya düzenini tehdit etmeyecek kadar eğitim, ehemmiyetsiz tasarruflar, ehemmiyetsiz servetler derken kendi yağlarında kavrulan kümeler oluşturacak ya da ayaklarımız yere basacak bizi bekleyen ikilemin bilincine varacağız.
Batılılaşma, çağdaşlaşma, uzlaşma nedir, ne değildir anlayalım istiyorum. Hakim Batı medeniyeti, bu dünyadaki yaşamı eline yüzüne bulaştırdı. İnsanoğlunun yegâne sığınağı olan gezenimize layık görülen kader canımı acıtıyor. Bunca sefalet, açlık, kuruyan denizler... Dünya bir ayettir, yavrum. İklimini değiştirmek, kurdun kuşun neslini tüketmek cüretini kimler, nereden bulurlar? Neyle uzlaşacaksınız? "Dünyayı bitiriyorum, sıra Mars'ı perişan etmekte." Ve bunun ortaya konuş biçimi; teknoloji, sanayi bir sürü güzelleme ve sonuç ortada. Türkiye'nin kıymetini bilmek lazım.
KURTARICI KADİM KODLAR
Hayır, yok. Çok geç değil. Gidişat yavaşlatılabilir, hatta durdurulabilir. Ozonu delen, tamir etmesini de bilir. Yapay Zekâ, suları kirleten bakterileri yiyen nano-robotlar da üretebilir. İş ki, niyetlenilsin, kul hakkına riayet edilsin. Kuş hakkı diye bir nassın varlığı kabul edilsin. Kul hakkı, Somali ağızdan ekmek almaktan ibaret değildir. Hâkikatı gizlemek, toprağa iltisaklı ot gibi yaşamasına razı olmak da kul hakkının ihlâlidir. Hasılı, Mavi Gezegenin varsa bir kurtarıcısı, o kurtarıcı kadim kodları unutmayan Türk-İslam medeniyeti olacaktır. Niyesini onbir cilt boyunca anlatıp duruyorum. Umarım işinize yarayacaktır.
Uslup meselesi beni çok uğraştırdı. Okuru yabancılaştırmadan yirmi yüzyılla halleşmek kolay olmuyor. Güneşin altında aslında yeni bir şey olmadığını anlatmak, günümüz dünyasını şekillendiren değer yargılarının, sloganların, ideolojilerin, inançların izini sürmek bugünden düne atıf gerektiriyor. 20 yüzyıl dediğim, İsa'dan bu yana geçen süreç ve tabii eski Yunan'ın egemen olduğu öncesi de var. Gelin görün, yüzyılların düşüncesiyle, zihniyetiyle top gibi oynamayı öğrenmemiz lazım. Aslına bakarsanız, çok da zor bir şey olmamalı, hepi topu 20 yüzyıl, salatasını yapsanız, limon sıksanız yenir sanki. Bu duyguyu iletebilirsem, avans sağlamaya dönük bir şey yapabileceğim umudunu taşıyorum.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Herr İmamoğlu, die Rolltreppen funktionieren nicht (Sn. İmamoğlu, merdivenler çalışmıyor) (26.11.2024)
- Trump müesses nizamla savaşırsa dünya kazanır (08.11.2024)
- Avrupa’ya sızan İsrail casusları (06.11.2024)
- ‘Kutsal işgal’ (05.11.2024)
- Göbeğimizi kendimiz keseceğiz (01.11.2024)
- Trump mı, Harris mi? (30.10.2024)
- Cehennem odunu (22.10.2024)
- Discord ve ebeveynler (11.10.2024)
- Ambargo böyle kaldırılır (09.10.2024)
- 7 Ekim’de başlamadı (08.10.2024)