Başörtüsü yasağının olduğu günlerde bu ibareyi bazı kuaför salonlarının tabelalarında görebilirdiniz. Bence Kemalist muhayyilenin başörtülü kadınlara karşı yenilgisinin en net ifadesidir.
Fransız Aydınlanmasından mülhem Kemalist muhayyileye göre eğitim, kadını "aydınlatacak"tır. Rasyonel, Batılı ve çağdaş olan kadın ise başörtüsü gibi "köhneleşmiş bir eski inancın" göstergesini kendiliğinden reddecek ve Kemalizmin düsturlarını benimseyecektir. Bunun gerçekleşmesi için tesis edilen ve Kemalizmi tek hakikat olarak benimsetip, onun ritüellerini tekrarlatan eğitim sisteminden çıkıp da bir kadının başörtüsü takması onlara göre olacak iş değildir.
Başörtüsünde ısrar eden eğitimli kadın olsa olsa ya toplum için gerici bir tehdittir ya da baskı altındadır. Tehditse cop yemekten okuldan atılmaya, ikna odalarından yerde sürüklenmeye dek tüm araçlarla ezilip dışlanmalıdır.
Baskı altındaysa, okulda da başını açma baskısına uğratılıp, ona baskı yaptığını düşündükleri babasının, abisinin ya da kocasının hükmüne muhtaç olacağı eve gönderilmelidir. Yasakçılar bunda bir çelişki ya da zulüm biçimi görmezler. Yeter ki başörtülü kadınlar gözden ırak olsundur. Onlar görünmez kılınırsa, kendilerine kurdukları muhayyel dünya, aksamaya uğramadan dönmeye devam edecektir. Tek umurlarında olan da budur.
Peruk taktığını anladıkları kızlara baktıklarında ise çifte zafer söz konusudur. Hem muhayyel dünyaları dönmeyi sürdürmekte hem de o "örümcek kafalıları" inançlarına aykırı davranmaya zorlayarak gücü ellerinde tuttuklarını hissetmektedir.
Yüksek eğitim ve kariyer sahibi olup başörtüsünü muhafaza eden kadınlar, sadece varolarak Kemalist toplum mühendisliğinin çöktüğünü ilan eden birer ayaklı göstergedir. Onlara yönelen nefret, çöktüğü kabullenilemeyen bu hülyaya dairdir.
Türban üstü peruk... Kemalistlerin afyonudur. Başörtüsünü görmedikleri müddetçe korunaklı hayatlarında, konfor alanları "kirlenmeden" yaşayacaklardır. AK Parti iktidarı o afyonu ellerinden aldığı için bugün bir yandan rahmetli Erbakan için ölüm yıldönümü anması düzenleyip Halk TV'de yayınlayabiliyor, öte yandan ise başörtüsünün temsil ettiği her şeye nefret kusmaya devam edebiliyorlar.
AK Parti iktidarında yasağın aslında ne kadar aciz ve ırkçı bir uygulama olduğunu anlayan müstesna Kemalistler de olmuştur elbet. İstisnalar kaideyi bozmazlar. Başörtülü kadınlar bozmuştur!
***
28 Şubat darbeydi. Nokta.
Nedense "muhafazakâr kesim" 28 Şubat denince savunmacı bir dil takınıyor. Aslında nedeni de belli. 28 Şubat'tan hiçbir zarar görmeyen, bilâkis "Ordumuz çok yaşa" nâraları atanlar, bugün de 28 Şubat'ın zulmünü görmezden geliyorlar, küçümsüyorlar, tahfif ediyorlar.
Biz de buna karşılık canhıraş biçimde merhum Salih Mirzabeyoğlu'nda cisimleşen dönemin işkencelerini, başörtülü fotoğrafı yüzünden zamanında tedavi edilmediği için öl(dürül)en Medine Bircan'ı veya 13 yaşında idama mahkûm edilen Yakup Köse'yi, eğitim ve çalışma hakkı engellenen yüz binlerce başörtülü kadını anlatmaya çalışıyoruz.
28 Şubat, askerin, medyanın ve "sivil" toplumun işbirliğinde seçilmişleri alaşağı etmiş aşağılık bir darbedir. Her darbe gibi bu kadarını söylemek kâfidir. Herkesin vicdanı kendine...