Erdoğan, firavunlara karşı
İnşallah Sırat üzerinde yan yana duracağız. Ve sizlerden tek tek soracağız. Her yaptığınız zulüm anının, bizleri ailemizden ayırdığınız anların hesabını. Çocukları için yas tutan ve ciğeri yanan her baba için sizden tek tek soracağız. Ve diyeceğiz ki; Rabbimiz onlardan intikamımı defalarca al. Ta ki gönlümüz ferah oluncaya dek... Kıyamet gününde size ne Sisi'nin ne de Hüsnü Mübarek'in bir faydası olmayacak."
Aynı çağı paylaşmaktan şeref duyduğum Mısırlı bir hanım, beyaz abayası içinde, Sisi'nin aşağılık hakimlerine böyle seslenmiş.
O hakimler yüzünden, yaşları 23 ile 30 arasında değişen dokuz Mısırlı genç daha geçtiğimiz hafta idam edildi.
Kendilerine isnat edilen suç, eski Mısır başsavcısı Hişam Bereket'i, 2015 yılında konvoyuna yapılan terör saldırısıyla öldürmekti.
Ne var ki mahkemede, kendilerine atılan suçu işkence altında kabul etmek zorunda kaldıklarını defalarca beyan etmişlerdi.
Suçlanan gençlerden biri olan Mahmud el Ahmedi, mahkemedeki ifadesinde, hâlâ kollarında var olan kelepçe izlerini göstermiş, "Mısır'a 20 yıl yetecek kadar elektrik verdiniz bize" şeklinde haykırmıştı.
Yine yargılananlardan Abdulkasım Yusuf ise, "Buraya girmeden sağ gözüm sağlamdı. Şimdi nerdeyse göremiyorum.
Beni tam yedi saat baş aşağı astılar" diyecekti. Bir başka 'zanlı' Ebubekir el Seyid ise "Başıma, vücudumun mahrem yerlerine ve daha önce ameliyat olduğum sağ bacağıma elektrik verdiler. Beni bir gece boyunca soğuk suyla dolu bir tankta beklettiler. Beni 'Ana babanı da buraya getirir, istediğimizi yaparız' diye tehdit ettiler" diyerek işkencecilerini ifşa etmişti.
İdam edilen gençlerden Ahmet Vihdan yedi ay boyunca tek başına hücre hapsine mahkum edilmişti.
O içerdeyken "Leylâ" adında bir kız bebeği oldu. Ne doğumuna şahitlik edebildi ne de bebeğine bir kez sarılabildi.
Son yazdığı notta "Kalbimin nuru kızım, seni bir kerecik olsun kucağıma alamadım, öpemedim.
Beni affet! Ancak ben seni orada hiç ayrılığın olmayacağı cennetin kapısında bekleyeceğim" yazmıştı.
Mısır mahkemelerinin son üç haftada idam ettiği kişi sayısı 15 ve darbeden bu yana idama mahkûm edilen kişi sayısı 1.400.
Ağustos 2013'te, darbeye karşı silahsız sivillerin toplandığı Rabia Meydanı'nı kana bulayan ve 900 kişiyi öldüren darbeciler, ordaki silahsız göstericiler içinden de seçtikleri 75 kişiyi idama mahkûm etmişlerdi.
Bu yazıyı kendimi çok zorlayarak yazdım. Zira Mısır'a bakmaya gönlüm el vermiyor. Çünkü biliyorum ki Erdoğan Gezi'de, 17-25 Aralık'ta veya 15 Temmuz'da bir şekilde alaşağı edilebilseydi, ülkemize ve bize revâ görülen zulüm de hiç farklı olmayacaktı.
Darbeciler idam cezasını geri getirse dahi 'uluslararası toplum' onu da kılıfına uydurup sessiz kalmanın bir yolunu bulacaktı. Mısır için bulduklar gibi...
İnsanlara işkence edilmesi veya onların adaletsiz mahkemelerde idama mahkum edilmeleri ya da patır patır öldürülmeleri kimin umrunda şu anda? Birleşmiş Milletler'den çıkan cılız sesten öte kim var? Evet, Erdoğan var.
Sadece Erdoğan var.
Yanına 'yandaş' yazılmanın, gönüldaşı olmanın daha onurlu olduğu başka birini tanımadım. İyi ki Erdoğan var.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- ABD’den yeni işgal tehdidi (27.11.2024)
- Herr İmamoğlu, die Rolltreppen funktionieren nicht (Sn. İmamoğlu, merdivenler çalışmıyor) (26.11.2024)
- Trump müesses nizamla savaşırsa dünya kazanır (08.11.2024)
- Avrupa’ya sızan İsrail casusları (06.11.2024)
- ‘Kutsal işgal’ (05.11.2024)
- Göbeğimizi kendimiz keseceğiz (01.11.2024)
- Trump mı, Harris mi? (30.10.2024)
- Cehennem odunu (22.10.2024)
- Discord ve ebeveynler (11.10.2024)
- Ambargo böyle kaldırılır (09.10.2024)