Yüzyıllar boyunca sorulmuş sorudur:
Kadın, erkeğe eşit mi? Antik Yunan'da değildi mesela, ondan eminiz. Kadının, babasının ve kocasının hizmetkârı olmak dışında bir işlevi yoktu.
"Kadını eve hapsetmek" kalıbının arkasında oldukça eski bir Batılı geçmiş yatar yani. Oy vermek bir yana, kocasını seçmek veya mülk sahibi ya da mirasçı olmak gibi hakları da elbette yoktu.
Hatta Aristo'nun "Kadın, eksik kalmış erkektir" zihniyeti genel kabüldü.
Ortaçağ veya Aydınlanma sonrası Avrupa'da da eşitlik olmadığını biliyoruz. Kadının, mülkiyet ve miras hakkına bile geçtiğimiz yüzyıl sahip olduğu Avrupa ülkeleri çoğunlukta. Peki, hiç durup düşündünüz mü, bu eşitlik tartışması nereden ve nasıl çıktı diye?
Size feminist hareketten bahsedeceklerdir, kadınların verdiği zorlu mücadeleden, süfrajetler başta olmak üzere hayatı pahasına oy verme ve seçilme hakkı için gayret edenlerden. Doğrudur da, fakat sadece burdan bakılırsa bayağı eksiktir.
Kadın-erkek eşitliği, esas kadının çalışma gücüne katılmasıyla gündem haline gelir. Dönüm noktası II. Dünya Savaşı'dır. Örneğin ABD'de, 1940-1945 arasında, yani sadece beş yılda, kadınların erkek istihdamına oranı %27'den %37'lere fırlamıştır. Bu oranın %50'si ise savunma sanayiinde çalışan kadınlardır.
Hani feminist ikonlarından, kol kasını gösteren bir kadını resimleyen ve altında da "Biz yapabiliriz" sloganı olan "Perçinci Rosie" imgesi vardır. İşte bu imge, Amerikan ordusunun,Amerikalı erkek reklamcılara, dahafazla kadını savunma sanayiindeçalışmaya teşvik etmek üzere yaptırdığıbir posterdir. Kampanyanınşarkısı ise "Yağmurlu veya güneşli, bütüngün boyunca / O, montaj hattının parçasıdır"diye başlar.
Sonra 'devrimsel' bir icat olur. Bu icadın adı 'doğum kontrol hapı'dır.
Carl Djerassi'nin bulduğu doğum kontrol hapı sayesinde, kadınlar artık ne zaman hamile kalacaklarına kendileri karar verebilir. Bu da hamilelik 'zahmeti'sebebiyle işe alınmalarınaşüpheyle yaklaşılankadınların, üstelikerkek işçinin maaşınınyarısına kadar inebilenücretlerle istihdamedilme 'şansı'nı doğurur (!) Ayrıca iş gücünde yer alan kadının üretime katkısının yanı sıra, tüketim alışkanlıklarıyla da kozmetik başta olmak üzere hem yeni pazarların oluşturulmasına hem de varolan pazarların genişlemesine sebep olması, çalışan kadın öznelliğinin daha makbul olduğu fikrini zihinlere sokar.
Doğum kontrol hapı sonrası, iş gücüne de giren kadın varlığına, 1960'ların sonundan itibaren yükselen 'cinsel özgürlük' akımının da eklenmesiyle feminizm yaygın bir söylem haline gelir. CIA'in 'değişim ajan'larından biri olduğu sonradan ortaya çıkan Gloria Steinem ve diğer kadın liderler eliyle de yayılır.
Bu sürecin kadınlara katkıları da oldu, götürdükleri de oldu. Onlara ayrı bir yazıda değinmek gerekir. Ancak nasıl ki Amerikan İç Savaşı'na asker olarak alınan zenciler ile köleliğin kaldırılması arasında yadsınamaz bir bağ varsa, 'kadın hakları' söyleminin temelindede kadının 'çalışan ve tüketen'özne olarak erkeğin rakibi olarakkonumlandırılması vardır.
"Yağmurlu veya güneşli, bütün gün boyunca/ O, montaj hattının parçasıdır.."
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.