"Başörtülü ablalardan türbanlı fenomenlere" yazım beklediğimden de çok ses getirdi. Çoğunluğunu 'geç kalınmış bir eleştiri' ve tebrik mesajları oluştururken, neden hep başörtülü kadınların mercek altına alındığına dair sitem, onlara böylesi bir yük ve anlam atfetmenin doğru olup olmadığına dair sorgulamalar da vardı. Ne var ki hayat, tüm kuşatıcılığıyla bir anlam yelpazesidir. Sizin arzunuzdan azade biçimde anlamlar yüklenir.
Başörtüsü de bu anlam taşıyıcıların, göstergelerin başında gelir. Mahremiyeti olabildiğincedışlayan, göstermeninvar olmayaeşitlendiği bir dünyadaise tesettür, başlıbaşına bir direniş biçimidir. Dolayısıylaher zaman yorumun konusu olacak ve budaha da artarak devam edecektir.
Ancak dindar erkeklerinMüslümanlık iddiasının altını gündelikhayatlarıyla ne kadar doldurduklarınadair pek eleştiriye rastlamadığımız,onların dönüşümününkanıksandığı ya da göz ardı edildiğibir anlatının hâkimiyeti de o dereceaşikârdır. Fakat bu, kendi iç sorgulamalarını,başörtülü kadınlara nispetle ihmal etmelerinihaklılaştırmaz. O yüzden izninizle, altıyıl önce yazmış olduğum "Muhafazakârerkek tipolojisi" yazımdan şu satırlarıpaylaşmak isterim:
"Daha vahimi, 'muhafazakâr' Müslüman erkeklerin yaşamındaki bu sürükleniş kamusal alanda eleştiri konusu bile yapılmadığından ve ne kadar sürüklenmiş olurlarsa olsunlar her dâim 'muhafazakâr' kimliğinin korunaklı sularında yüzmeye devam ettiklerinden iğneyi kendilerine batırmak ihtiyacını bile duymamalarıdır. Örneğin kendisineel uzatmayan kadınlara el uzatan,hatta karşısındaki kadın başörtülüolsa bile el uzatmakta beis görmeyen,seküler kadın arkadaşlarıylasarılarak selamlaşan, Cuma'danCuma'ya secdeye varan, dar pantolonlargiyip, 'dede' olacak yaşa gelmedensakal bırakmayı aklından bile geçirmeyenama sabahtan akşama kadarMüslüman kadınların giyimi üzerinden'yozlaştık, azizim' muhabbeti yapanlargenelde bu tipolojiye dahildir.
Bir diğer önemli özellik 'muhafazakâr' erkeklerin servetle kurdukları ilişkidir (...) 'Muhafazakâr' erkeklerinbüyük çoğunluğu uzun zamandır sekülererkeklerle aynı 'trend'leri takipedip, moda fetişizmine teslim olduğuiçin onlara özel bir 'muhafazakârVogue'a ihtiyaç duyulmuyor. Ancak'toplumsal iyi'nin yansıdığı aynayı herdâim kadınlara tutup, kendi elleriniyıkamak kolay olduğundan mevzununbu boyutu pek dile bile getirilmiyor. Müslüman ahlâkından uzaklaşıp sadık birer tüketici haline gelen kapitalist özneler olarak 'muhafazakâr' erkeklerin iş yaşamındaki performansı da bu minvalde ilerliyor. Tüketici olarak kapitalizme teslim olmuş öznenin üretici pozisyonundayken kapitalist ahlâktan vazgeçmesi imkânsız olduğundan ve verimliliği artırmak, daha çok kazanıp daha çok yatırım yapmak âdeta dinin bir gereği gibi görüldüğünden dinin öngördüğü, işçiye emeğinin tam karşılığını zamanında vermek gibi diğer gereklilikler rahatlıkla ıskalanabiliyor.
Tesbitleri de örnekleri de çoğaltmak mümkün ancak bu noktada şunun bilinmesini içtenlikle arzu ederim: Bu yazıyı 'muhafazakâr' erkeklere 'çakma' derdinde olan Müslüman bir kadın yazar olarak değil, Müslümanların 'büyük cihad'ı olan kendi nefsleriyle imtihanları bağlamında pek de ikaz edilmeyen Müslüman erkeklere uyarıda bulunmak için yazdım. Naçizane tavsiyem yarası olanın gocunması ve gereğini yapmaya gayret etmesidir."
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.