Önce İran'ın kanalı Press TV'de, Zeytin Dalı operasyonuyla ilgili dezenformasyonlar yer almaya başladı. YPGile mücadelemizi, "Türkiye,Suriye Kürtlerinesaldırıyor" başlığıyladuyuranPress TV, ayrıcabaşka zamanlardave ülkelerdegerçekleşmişsivil kaybı fotoğraflarınıTürk SilahlıKuvvetleri gerçekleştirmişgibi yayınyaptı.
Tillerson'la görüşmenin gecesinde ise, Esed'in haber ajansı SANA'nın dezenformasyonu, Rusya'nınkanalı Russia Today üzerinden,TSK'nın Afrin'e kimyasal saldırıdüzenlediği şeklinde yayıldı.
Lavrov'un, son demecinde, Afrin'deki karmaşık durumun ancak Şam-Ankara diyaloguyla çözüleceğini söylemesi de Rusya'nın, Tillerson görüşmesinin ertesinde, elini fazlasıyla zorladığını gösteriyordu. Türkiye'ninyedi yıllık emeğini, 3.5 milyon mülteciyikabulünün bedelini, muhaliflerüzerindeki nüfuzunu tamamençöpe atmasını istemek akılsızlık değilsenedir? Ayrıca Esed'le diyalog kuranTürkiye, normal şartlar altında SoçiZirvesi'ne gelmeyi aklından bile geçirmeyecekolan muhalifleri temelliABD'ye bağlamaktan başka ne işeyarar?
Öte yandan Türkiye, hariciyesi ve medyasıyla İran'daki gösterilere hep bir ağızdan karşı çıkmış; İran'ı karıştırmak isteyenlerin 'dış güçler' olduğunu savunmuştu.
Oysa "DEAŞ da yenildiğine göre artık Irak ve Suriye'ye para ve insan gücü akıtmaktan vazgeçin, Hizbullah'ı değil bizi doyurun, Yemen'e değil bize bakın" diyen halk kesimleriyle Türkiye'nin Ortadoğu'ya dair İran'dan talepleri ortaktı.
Hatta daha da ileri gidip, Tahran'ın güvenliğinin Ankara'nın güvenliği ile eşdeğer olduğunu söyleyen bile vardı. Oysa İran'da, kendi içindeki PKK'nın koluPJAK'ı idam dahil her yolla bastırıp,Kandil ile yakın ilişkiler kurmasındanda anlayabileceğimiz gibi,uzun zamandır Tahran'ın güvenliğininAnkara'nın istikrarsızlığından geçtiğinidüşünen yerleşik güçler hâkim.
Mart 2015'te "Neo-Pers İmparatorluğu" yazımda, İran'ın kurucu dışarısının artık ABD değil, en başta Türkiye olduğunu ve bizim de mecburen buna göre pozisyon almamız gerektiğini belirtmiştim. Verdiğim örneklerden biri de İran Cumhurbaşkanı Yardımcısı Ali Yunusi'nin şu sözleriydi: "Bağdat, büyüyen imparatorluğumuzun başkentidir.
Bölgede bizimle yarışmaya giren gerek Osmanlı nesli, gerek Roma'dan geri kalanlar, bizim şu an Irak'a verdiğimiz desteğe itiraz ediyor. Biz bu bölgede bunlara karşı İran Birliği kuracağız."
Astana'daki partnerlerimiz, aynı ABD'den beklediğimiz ve hayal kırıklığına uğradığımız gibi bir numaralı millî güvenlik sorunumuz YPG ile Türkiye arasında bir seçim yapmak durumundalar. Çünkü Türkiye, kendi göbeğini kendisi kesmeye kararlıdır.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.