Tevekkül Karman, Arap dünyasında Nobel Barış Ödülü'nü alan ilk kadın. Aslen Yemenli olan fakat hissettiği gönül bağından ötürü Türkiye vatandaşlığına da geçen, uluslararası sivil toplum çalışmaları yöneten ünlü gazeteci-aktivist ile hem bölgedeki sorunlar hem de Türkiye'nin dünyadaki rolü üzerine konuştuk. İşte söyledikleri:
Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) Yemen'i istikrarsızlaştırdığını belirttiniz.
BAE'nin Yemen'deki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yemen'de BAE tarafından atılan her adım BAE'nin çıkarlarına aykırı. Abu Dabi Yemen'de silahlı gruplar kurdu ve bu gruplar ne Yemen'in milli ordusuna bağlı ne de meşru hükümetin emirlerini takip ediyor.
Abu Dabi, limanları ve havaalanlarını kontrol ediyor ve buraları Yemen'in meşru hükümetine teslim etmeyi reddediyor.
Abu Dabi, Yemen'deki ihtiraslarına karşı çıkan Yemenli vatandaşlara karşı her türlü işkencenin uygulandığı gizli hapishaneler kurdu. Abu Dabi, meşru cumhurbaşkanının geçici başkent Aden'e dönmesini engelliyor ve cumhurbaşkanına uygun olmayan bir biçimde muamele ediyor.
Maalesef BAE, Husilerin darbesinin ve devam eden savaşın sebep olduğu ülkedeki zayıflığı kendi amaçlarına ulaşmak için kullandı. Fakat tüm bunlara karşı Yemen muzaffer olacak çünkü kökleri sıkıca geçmişte olan bir millet, BAE ise karşılaşması muhtemel zorluklarla baş edemeyecek.
Dışişleri Bakanı'nın da içinde olduğu BAE yetkilileri, Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan için de bazı taciz edici ifadelerde bulundu. BAE neden belli aktörlere ve ülkelere karşı bu kadar husumet gösteriyor?
Bu, BAE'nin Müslüman Kardeşler'e ve Arap Baharı'na yönelik aşırı düşmanlığından ve Türkiye'nin bölgedeki değişim projesine destek verdiği algısından kaynaklanıyor olabilir. Bazıları BAE'nin Türkiye karşıtı duruşunu, Abu Dabi'nin Batı hegemonyasını frenlemek için İslami çabaları birleştirme eğiliminde olan Türk politikasından memnun olmamasına bağlıyor.
BAE ve onun küresel ve bölgesel müttefikleri tarafından paylaşılan dikkat çekici ilişki Arap Baharı, siyasal İslam grupları ve ABD hegemonyasından bağımsız herhangi bir proje ile mücadele etmek olmasıdır.
Türkiye'nin bölgedeki rolünü ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kudüs'ün emsalsiz statüsünü koruma girişimlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye'yle yakın tarihi ilişkilere sahibiz.
Bana göre Türkiye iki ana sebepten ötürü bölgede iyi bir mevcudiyete sahip:
Başarılı siyasi ve ekonomik tecrübesi ile bölgedeki meselelere, bilhassa Filistin meselesine yaklaşımı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kudüs'ün özel statüsünü koruma girişimleri kendisinin Filistinlilere verdiği desteğin yalnızca bir tezahürü.
TSK Afrin'de ÖSO'yla birlikte YPG'ye karşı askeri operasyon başlattı ki YPG 2016'da Ankara'daki bombalı intihar saldırısıyla başlayarak Türkiye'nin güvenliğini tehdit etmişti. Zeytin Dalı Operasyonu için ne düşünüyorsunuz?
Türkiye milyonlarca Arap mülteciye, özellikle Suriyeli mültecilere kapılarını açtı. Böylesine muazzam bir adım Suriye halkı ya da daha genelde Araplar tarafından asla unutulmayacak. Türkiye daima diktatör Beşar Esad'ın iktidarda kalmaya devam etmesine karşı çıkıyor ve bu; özgürlüğe heves eden ve özgürlüklerle haysiyeti müdafaa eden bir devlette yaşamak isteyen Suriyelilerin ekseriyetinin arzusuyla da uyumlu bir tavır. Afrin'de ya da Suriye'nin başka şehirlerinde terörle mücadele konusunda şunu söyleyebilirim.
Suriye'deki tehlike sadece Beşar Esad rejimi değil, aynı zamanda terör örgütleri.
Nihayetinde terörizm hepimizin düşmanıdır. Suriye'deki tehlike yalnızca Beşar Esad'ın rejimi değil, aynı zamanda terörist gruplardır da. Ben Beşar Esad'dan ve beraberinde Suriye'de terörist grupları destekleyenlerden hesap sorma çağrısında bulunuyorum.
'Demokrasi savaşıydı'
FETÖ tarafından düzenlenen başarısız darbe girişiminden sonra Türkiye'de demokrasi nöbetlerine katıldınız. Bu şebeke ve lideri Fetullah Gülen'in söylemleri hakkındaki düşünceniz nedir?
Türkiye demokrasi için muazzam derecede
büyük bir savaş verdi ve tüm dünyada
Türk halkı ve bu halkın cesareti hususunda
büyük bir izlenim yarattı. Gülen şebekesi
için görüşüm devlet içinde paralel oluşum
kurmaya çalışan dünyadaki diğer gruplar
hakkındaki görüşümden farklı değil. Politik
bir grubun meşru yollarla iktidara gelmeye
çalışması ile devleti yasadışı yollarla kontrol
altına almaya çalışmasını ayırmalıyız.