"Yeryüzünde gezenher türlü canlı ve(gökyüzünde) ikikanadıyla uçan her tür kuşancak sizin gibi birer ümmettir. Biz Kitap'ta hiçbir şeyieksik bırakmadık. Nihayet(hepsi) toplanıpRablerinin huzurunagetirilecekler."
(En'am, 38)
Göklerde veyerde olanların hepsinin,Mülk'ün sahibinitesbih ettiğini, onlarayaptığımız iyiliğinde kötülüğün de şahidiolacaklarını biliyoruz.
Bunun bilgisiyle yaşayan bir toplumun, Allah'ın yarattığı mahlukâta "canlı" gözüyle değil de, "mal/ eşya" gözüyle bakması mümkün müdür? Ancak mevcut kanunlarımız öyle diyor.
Şayet bir hayvanın sahibivarsa, mal olarak kabul ediliyorve ona yapılan her kötülükmala yapılan zarar gibi sayılarak,genelde de en fazla 200-300lira gibi cezalarla geçiştiriliyor.
Daha fecisi sahipsiz olan, örneğin sokak hayvanları ise "mal" olarak bile kabul edilmiyorve onlara yapılan eziyetlerinve hatta cinayetlerin kanunenpek karşılığı yok. En fazla Kabahatler Kanunu çerçevesinde ele alınıyor. O da genelde sosyal medyaya düşen bir vahşet görüntüsü tepki çektiyse gerçekleşiyor.
Pek çok hadis kaynağında, Hz. Peygamber'in hayvanlara iyi davranmayanları, "Hayvanlaragösterdiğiniz muameledeAllah'tan korkmuyor musunuz?" şeklinde uyardığını biliyoruz.
Hayvanlara, insanlara hastalık bulaştırmadıkça ve zarar vermedikçe ancak merhametle muamele etmenin zorunlu olduğuna dair siyer kaynaklarından onlarca delil getirebiliriz.
Yine tarihimize baktığımızda, ecdadın da bu noktada ne kadar hassas olduğunu görebiliriz.
Örneğin Kanuni Sultan Süleyman döneminde, Osmanlı'da elçilik yapan Avusturya diplomatı Ogier Ghiselin de Busbecq şunu anlatır: "...Venedikli bir kuyumcu kuş tutmaktan hoşlanırdı.
Tuttuğu kuşlar arasında da, bir kuşun kanatlarını gerip evin kapısına astı. Ağzını da bir çöple germişti. Sokaktan gelip geçen Türkler, durdular, kuşa baktılar. Kuşun kımıldadığını, canlı olduğunu görünce, hâline acıdılar. Zavallı bir kuşaböyle bir işkenceyi yapmanınmüthiş bir cinayet olduğunusöylediler. Kuyumcuyuevinden dışarıya çıkarttılar. Ensesinden yakalayıpKadı'nın huzuruna çıkarttılar.
Kadı ağır bir ceza vereceği sırada, Venedikli azınlığın adlî işlerine bakan bir memur olan Venedik Balyozu gibi biri geldi ve suçlunun kendisine teslimini istedi. Zor belâ kuyumcu bu surette kurtarılabildi."
İnandığımız Allah, örnek aldığımız Peygamber, hayırla andığımız ecdadımız böyle iken sizce bize bu kanunlar yakışıyor mu?
Hayvan Hakları Kanunu'nun ve Türk Ceza Kanunu'nun ilgili maddelerinin ivedilikle Meclis gündemimize alınmasını ve ensahipsiz sanılanın bile birSahibi olduğunun cani ruhlularakanunlarımız çerçevesindeöğretilmesini diliyorum.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.