Gerçekten topu birden geldi.
Hakikaten Cumhurbaşkanı
Erdoğan'ın meydan okuduğu gibi
"topu geldi". Tüm Avrupa ve ABD
medyasının ve siyasî elitlerinin açıkça
karşı çıktığı, PKK ile Akşenercilerin
FETÖ ile Aydınlıkçıların, CHP ile
Saadet Partisi'nin yan yana gelerek
muhalefet ettiği, AK
Parti'nin içinden çıkmış
eski Cumhurbaşkanı
ve Başbakan'ın bile mahcup
'hayır'cılık oynadığı bir
kampanya süreci yaşandı.
Cumhurbaşkanı, canını dişine
takarak bu ülkeyi daha
istikrarlı kılacak, saldırılara
karşı güçlendirecek ve bağımsızlığını
güçlendirecek sistem
reformunu geçirdi. Bu süreçte,
MHP lideri Devlet Bahçeli'nin
ülkesinin bekâsı için risk alarak
verdiği karar ve desteğin yeri de
teslim edilmelidir. BBP ve Hüda-Par'ın,
yani hem Türk hem de Kürt hassasiyetlerine
hitap eden iki muhalefet partisinin
destek olması, PKK ile mücadelede
en sert geçen iki yılın ardından Doğu
ve Güneydoğu'da önemli ölçüde 'evet'
oylarının öne geçmiş olması da millî
birliğimiz adına sevindiriciydi.
Kutuplaşabiliyorum, öyleyse özgürüm.
"Ülkeyi kabak gibi ikiye böldünüz"
nakaratını tekrarlayanlar, görüş farklılıklarının
serbestçe ifade edildiği bir ülkede
yaşadıklarını da kabul etmiş oluyorlar
aynı zamanda. Hem 'kutuplaştık'
deyip, hem de 'susturuluyoruz' geyiği
döndüremezsiniz yani. Kutuplaşma,
demokrasilerde olur, diktatörlüklerde
herkes hemfikirdir. Otoriter Türkiye'de
başörtülülerin rejim tehdidi olduğu
veya Kürtlerin 'kart-kurt' sesinden geldiği
noktasında herkes görüş birliği içindeydi
mesela; hiç kutuplaşmıyorduk!
Muhalefete umut.
Kutuplaşmak doğaldır da doğal
olmayan, 'evet' cephesi 1.3 milyon oy
farkıyla kazanmış olmasına rağmen,
'hayır'cıların hâlâ hile lafları etmesidir.
Mühürsüz pusula uygulaması söz
konusu olan yerlerde sanki 'hayır'cı
müşahit veya 'evet'çi seçmen oy vermemiş
gibi davranmaları da cabası.
%2.8'lik oy farkını muhalefetin
kronik yenilmişlik duygusuna
iyi gelmesi açısından
olumlu bulmuştum ki
"HayırDahaBitmedi" diyerek
sosyal medyada etiket
kasıp, milyondan fazla
oyu geçersiz kılacağını
sanarak sokaklara dökülenler
oldu. Oy farkı çok
olunca 'oy çaldılar', fark
azalınca 'Saray'ı kuşatın'
kafasındaki bu inkârcı ve
çatışmacı zihinle gidilebilecek
yol yok. Hele yine çareyi halkı
aşağılamada bulanlar var ki, muhaliflerin
koşarak yanlarından uzaklaşmalarını
salık veririm.
Fırıldaklar iş başında.
Davutoğlu döneminde gık dense
'fitne var' diye bastırıp bugün 'en küçük
eleştiri susturuluyor' duyarı kasan
kâlemler, ağzından dava sözünü düşürmeyen
menfaatperestler yine sahnede.
Açık konuşalım: 'En küçük eleştiriniz'
falan susturulmadı; gizli 'hayır'cılığınız
ifşa oldu. 'Hayır' çıksa, 'Erdoğan
kendi etti, kendi buldu' yazılarınız
hazırdı. 'Evet' çıkınca, araya kaynak
yapma umuduyla 'O zaman kucaklaşalım'
sakızını çiğnemeye başladınız.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kelimenin
her anlamıyla hayatını ortaya koyarak
mücadele ettiği bu süreçte, sizin
bir kenarda, 'güvenli evlerinizde', steril
sivilliğinizde, liberal kibrinizle olan biteni
sinsice izlediğiniz unutulur mu sandınız?
Aynı delikten ikinci kez ısırılmak mı,
bir daha asla!