Mayıs 2014'teki Danıştay kuruluş yıldönümü töreniydi. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu kürsüde konuşuyordu. Van'daki depremzedelerle alakalı, devlet sanki hiçbir şey yapmamış gibi haksızlıklarla dolu, biraz da ajitatif bir konuşma yaptı.
Van'da kısa süre içinde 18.000 konut yapan, bunları ev sahiplerine, artanları kura ile kiracılara veren, kurada çıkmayanlara da ev sahibi olmaları için TOKİ kolaylığı sağlayan, deprem sonrası Van'a 5 katrilyonluk destek veren devleti suçlayan sözler sarf etti. Üstelik Danıştay Başkanı 45 dakika süren bir konuşma yapmışken, Feyzioğlu bir saate yakın kürsüde kalmıştı. O dönem Başbakan olan Erdoğan dayanamadı ve tepki gösterdi. Karşılıklı kısa bir atışmadan sonra da salonu terk etti. Erdoğan, o akşam yaptığı başka bir konuşmada eleştiriler içeren Danıştay Başkanı'nın konuşmasını överken Feyzioğlu'na niye tepki gösterdiğini anlattı.
Aradan iki yıl geçti. Bu süreçte Erdoğan, Cumhurbaşkanı seçildi. İki genel seçim atlatıldı. Terör yeniden ve üç koldan ülkemize saldırmaya başladı. En son da FETÖ, 247 canımızı alan bir darbe girişimine imza attı.
Feyzioğlu, dün yine kürsüdeydi. Bu kez Kürsü Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde, muhatabı da Cumhurbaşkanı Erdoğan'dı. Şöyle diyordu Feyzioğlu:
"Cumhurbaşkanımızbüyük bir liderlik örneğigösterdi. Açıklamalarınızıduyunca yüreğimiz ferahladı. Zatıaliniz bu darbe girişiminin püskürtülmesinde çok önemli görev yapmıştır. Kalkışmanın taktik hedefiCumhurbaşkanımız,stratejik hedefiCumhuriyetimizdir demiştik. Türkiye muhtemel bir iç savaşın eşiğinden dönmüştür. İstisnasız 79 Baro, daha gece yarısı olmadan tavrımızı açıkça ortaya koymuştuk. Açıklamalarınızı duyunca yüreğimiz ferahladı. Sayın cumhurbaşkanımFETÖ'nün en çokistediği, suçlunun suçsuzdanayrılmaması böyleceFETÖ'cüler mağdurrolünü oynayacakve uluslararasıplatformdaalgı çalışmasıyapacaklardır. Dünyaya FETÖ ile haklı mücadeleyi anlatmaya hazırız."
Feyzioğlu'nun konuşmasındaki en kritik önemdeki ifade, "Kalkışmanın taktik hedefi Cumhurbaşkanımız, stratejik hedefi Cumhuriyetimizdir" cümlesidir. Maalesef Gezi kalkışmasından bu yana anlatmaya çalıştığımız da budur. Dışarıdan ve siyaset dışı müdahalelerle, demokratik seçimlerin yapıldığı bir ülkenin başındaki kişiyi indirmek, o ülkenin işgali anlamına gelir. Böylesi bir durumu, o ülkenin düşmanları elbette destekler ve uygulayıcıların elini güçlendirmek için her tür hile ve taktiği uygular.
Üç yıldır "katil- hırsızdiktatör" üçgeninin dışına çıkamayan ve dolayısıyla muhatap alınmayan, alınmadıkça daha da bilenen muhalefet şayet eleştiri kültürünün bu aşağılayıcı dilin dışında var olduğunu anlayabilirse; iktidar da aşağılayıcı olmayan her tür eleştiriye gönlünü açmayı başarabilirse, bizi 'kutuplaşma' kod adıyla sokmaya çalıştıkları cendereden beraberce çıkabiliriz. Cumhurbaşkanı, bu yüzden geçen günkü konuşmasında, "Ben dahil hiçkimse 15 Temmuz'danönceki gibi davranamaz" demiştir.
Erdoğan'ın mezarına tükürmekten bahseden köşe yazarları, onun idam edilmesinden bahseden şairler, kendisi bizzat yasadışı kasetle koltuğa gelmiş olmasına rağmen meclis kürsüsünden kaset dinleten muhalefet günlerini geride bırakalım ve devletimizin de ülkemizin de bu işgal kuvvetlerinden temizlenmesi için ortaklaşa çalışalım.
Devletteki seferberlik halinin millette de karşılık bulması, mücadelenin başarısı için şarttır.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.