Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Rusya'ya ve öldürülen pilotun ailesine üzüntü ve taziye mektubunu göndermesinden üç saat önceydi. Sekiz Suriyeli muhalif grup, Lazkiye'de ağır bir saldırı başlattı. Bu alan, Türk sınırına 5 kilometre uzaklıkta olan ve ilginç biçimde Rus uçağının da düştüğü bölgeye tekabül ediyordu. Tesadüf deyip geçebilirsiniz ama Bild'den Julian Röpcke'nin yazdığı bu ayrıntıyı paylaşmak istedim.
Başlıktaki, son günlerde özellikle paralel (Cumhuriyet de buna dahil) yayın organlarında açıkça ifade edilen, Ak Parti camiasında da kulaktan kulağa fısıldanarak sorulan bir soru ve elbette cevap verilmeyi hak ediyor. Yine elbette o cevabı verecek kişi ben değilim ama gözlemlerimden ve haber takibinden çıkardığım sonuç şöyle:
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, geçen haftaki yazımda söylediğim gibi, mektup diplomasisinin hemen ardından Karadeniz Ekonomik İşbirliği toplantısına davet edilerek Soçi'ye gitti.
Orada, Rus mevkidaşı Lavrov ile yaptıkları basın toplantısında, "Esed'inkalması gitmesi konusunda farklıgörüşlerimiz oldu. Şimdi de aynıdüşünüyoruz demek zor olabilir. Olumlu olumsuz her konuyuRusya ile görüşebiliriz" dedi.
Endişeli çevreler, bunu hemen "Türkiye Esed ile de anlaşacak" diye yansıttılar. Hâlbuki Çavuşoğlu, Esed'in kalması noktasında anlaşmadıklarını, hâlâ da anlaşmazlığın geçerli olduğunu ama olumsuz da olsa her konuyu konuşabileceklerini söylemişti.
Peki neden böyle oldu? Sanırım Türkiye'nin son üç yıldır hep en yüksek perdeden konuşmasının bunda etkisi oldu. Ses tonunun normal seviyeye düşmesi bile, bazı kitlelerde 'acaba' sorusunun sorulmasına yetti. Hızını alamayan bir müstesna, Binali Yıldırım hükümetini 'Esedci' bile ilan etti ama meczupları dikkate almamak lazım.
Peki, bunca gereksiz spekülasyondan sonra ne oldu? Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kilis'te, Suriyeli mültecilere ve halka yaptığı konuşmada şunları söyledi: "Suriye'nin başındaki zalimdirişi bu noktaya getiren. 600 binSuriyeli kardeşimizin ölümüne nedenolan bir insan bu ülkede asla bir yöneticiolarak değerlendirilemez. Varil bombalarıyla,konvansiyonel silahlarla,tankla, topla kendi vatandaşlarını öldürenböyle bir insan devlet terörü estirmezde kim estirir? Esed, PYD YPG veDAEŞ'ten daha ileri teröristtir. Bununhesabını, bedelini çok ağır ödeyecektir. Ama bu dünyada ama ebedi alemde. Çünkü çok mazlumların ahı var üzerinde. Er veya geç... Güzel bir sözümüz var 'alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste.'
Ve devam etti: "6 yılönce neyi savunuyorsakbugün de aynı ilkelerisavunuyoruz. 6 yılönce, 'Suriye halkının sesine kulak verilsin, bu işler zorla, baskıyla, güç kullanarak olmaz' diyorduk. Bugün de aynısını söylüyoruz. Biz kendisiyleailece görüşüyorduk,hatta 'herhalde babangibi olmazsın' diyorduk,gülüyordu. Amademek ki iki dünyasıvardı, gerçek dünyasını bizdengizliyordu. İşte şu 6 yıl içinde ogerçek dünyası ortaya çıktı. Birmedeniyet ülkesi bir tarih ülkesiSuriye'ye bu adam yazık etti."
Şu kısım da, Erdoğan'ı önceFilistin, şimdi de Suriye davasını 'satmak'lasuçlayan, taş üstüne taş koyduğuvâki olmayan, kerâmeti kendindenmenkul, marjinal 'İslâmcı' çevreler içingelsin: "Kardeşlerimizin içinde inanıyorumki Türkiye Cumhuriyetivatandaşı olmak isteyenler var. Konuyla ilgili olarak İçişleriBakanlığımızın bu konuda attığıadımlar var. Ellerinden gelenibakanlığımız oluşturduğu bir ofisletakip etmek suretiyle bu kardeşlerimizebu yardımı, bu desteğiyaparak, onlara vatandaşlıkimkânını vereceğiz."
Velhasıl, bayramdan hemen önce11 ton yardım malzemesini Gazze'yeulaştıran, ev, hastane, yol demedenGazze'yi inşa eden, Suriyelilere evimizi,soframızı, vatanımızı açan, politik vicdanınıiç ve dış olarak ayırmadığı herhalinden belli Erdoğan varken, mezkûrçevrelerin suizanlarına kulak asmamakgerekir.
Tahminimce, kısa vadede izlenecek strateji şu olacaktır: PKK/YPG ve DAEŞ ile yurt içinde her türlü yolla mücadele edilecek. DAEŞ ve YPG hedefleri gerektikçe karadan dövülmeye devam edecek. DAEŞ karşıtı koalisyona destek sürdürülecek. Esed'in gitmesi savunulmaya devam edecek. Ancak ABD Başkanı değişmeden bu hususta bir sonuç alınamayacağı için, diğer ülkelerle ilişki kurarken bir önşart gibi sunulmayacak. Türkiye imajı yumuşatsa da, duruşunu sürdürecek. Bundan sonra daha 'İngilizvâri' (tahmin edilmesi zor, az konuşan, yapması gerekiyorsa yapan) bir dış politika izleyeceğiz gibi görünüyor.
Bayramımız mübarek olsun, hayra vesile olsun.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.