Beklenmedik sonuçlar doğurabilecek
Üçüncü Dünya Savaşı yerine benzer sarsıcı etkiler üretecek bir başka model aradılar, üzerinde çalıştılar ve devreye soktular.
Nedir o?
Çok sayıda bölgesel çatışma...
Böylece sisteme diklenen devletleri bölerek küçültmeyi veya hizaya sokmayı planlıyorlar.
Hiçbir şey sürpriz veya
"günlük hadiseler" olarak gerçekleşmiyor.
Anlayalım artık bunu!
***
2014 yılında not düşmüşüm: "
Gelecek biz onu düşünmekten vazgeçtiğimiz zaman
geliyor. O yüzden her şey
aniden oldu sanıyoruz."
Lakin geleceği düşünmekten de kaçıyoruz;
geriye kaygılanma kaldı.
Gelecek,
bir duygu durumu artık.
***
Enerji içecekleri konusunda nihayet alarm verilmeye başlandı. Bir milyondan fazla genç üzerinde yapılan ve nihayet tamamlanan bir araştırmanın sonuçları da gösteriyor ki...
Gençlerde
"kaygı bozukluğu"nu artırıyor bu içecekler; iş sosyal ortamdan geri çekilme ve intihar saplantısına kadar gidiyormuş.
Birleşik Krallık gibi ülkeler, bu içecekleri yasaklasak mı, diye düşünüyorlarmış.
Ben yine kendimce bir vurgu yapayım...
Bugün popüler kültürün
"enerjik olmak" diye pompaladığı hâl de bu değil
mi?
Kıpırdadıkça kaygılanıyorsun.
Çünkü hakiki hedeflerini elinden aldılar; çünkü
gerçekte böyle yaşamaktan yorgunsun ve bunu kimselere anlatamıyorsun.
***
Mide bulandırıcı sahne oyunu...
Şuraya yazarken bile içimden kusmak geliyor.
Davos'ta
ABD Dışişleri Bakanı, Gazze'nin hâli, bebeklerin ölümü için
"yürek burkucu" demiş; çok üzülüyormuş.
***
Şöyle haberler çıkıyor:
"Yapay zekâ Türkiye'nin en güzel 5 kasabasını açıkladı."
Hangi yapay zekâ?
Kimin zekâsı altında yönlendirilen yapa zekâ?
O düzeyde bir uydurmaca...
Listede
Sığacık ve Şirince dikkatimi çekti.
Yapay zekâ(!) bundan on beş yıl öncesini mi değerlendirmiş? Çünkü
bu kasabalar ancak o zamanlar güzeldiler. Şimdi gemi azıya almış bir ticaret çılgınlığı altında hızla çirkinleşiyorlar.
Yapay olmayan her zekâ bunun farkında...
***
Hayat öyle değil, diyor; çok grisi var; hep ak ve kara üzerinden gitmiyor işler...
Ona dönüp bakıyorum:
"Sen önce karaya kara, aka ak de, grilere takılma!" Neden diyen gözlerle bakıyor.
"Çünkü yenildiğimiz yer orası" diyorum.
"Bizi yanlışlar veya kötüler yenemiyor ama biz hep gri alanlarda vurulup düşüyoruz."