Eminim, Zelenski'ye daha ilk bakışınızda içinizden şöyle geçirmişsinizdir:
"Bunun da uzanıp omzundan içeri çeken, dışarı iten, sağa, sola döndüren bir el kesin vardır." Öyle gerçekten de...
Küstah, her şeyi hafife alan, hiperaktif bir danışmanı var. Adı
Aleksey Arestoviç. Geçen hafta "Rusya'nın işgalini ve savaşın patlak vereceğini aylar öncesinden biliyorduk ama elbette kitlelere anlatamazdık; anlatsak yollar kaçmak isteyenlerle dolardı" diyen Arestoviç, rahat konuşmasıyla bazı Ukraynalı yöneticileri de kızdırdı. Konuşmalarından savaşın başlarında
sivil halkı kalkan gibi kullanmayı planladıkları da anlaşıldı. İşin fenası, Arestoviç'e göre
bu savaş 2035'e kadar sürebilirmiş!.. Şimdi Batı kamuoyunda da "Ukrayna halkı kullanıldı mı?" sorusu iyice belirginleşiyor. Diyeceğim şu: Gözlerimizi Zelenski ve ekibinin üzerinden ayırmamalıyız; çok numara çeviriyorlar.
***
2008'den beri global bir enflasyon rüzgârının kaçınılmaz olduğu söyleniyordu. Gıda açıklarının olacağını aklını finansa kaptırmamış ve üretim-tüketim dengelerini bilen iktisatçılar beş, altı yıldır yazıyordu. Pandemi yasakları bu
"gelecek" konusunda şüphe bırakmadı. Yanlıştı. Felaketti. Ama neredeyse bu felaket istendi. The Economist geçen ekim ayında
"Kıtlık Ekonomisi" kapağıyla çıktı. Ama
dil çabukluğu marifet; Anglosakson medyası şimdi terimi değiştiriverdi:
"Putin enflasyonu"; "Şubat krizi", vd. Yersen tabii!
***
Bilen bilir, pandemi öncesinde İstanbul'un ramazan geceleri çok hareketliydi. Trafiğin sahur saatine kadar yoğunluğunu kaybetmediğini bilirim. Hemen her yeme içme mekânı açık kalırdı. Çarşılar cıvıl cıvıldı. Şimdi o canlılık yok. Fiyatların alıp başını gittiği, ağızların tadının kaçtığı bir dönemde anlaşılır bir manzara. Ama
teravih ile sahur arası künefe, katmer yeme trendi ağırlık kazanmış, onu anladım. Ünlü künefecilerin önünde kuyruklar oluyor, deftere adlar yazdırılıyor falan...
Lakin çaylar "oturmamış", tatlıların üzerindeki fıstıklar (çok pahalı!) azaltılmış, orası net!
***
İki yıl yetti. Pandemi ezdi geçti. "Ayy önemli olan kendini kaç yaşında hissettiğin" diyen, "Biraz daha yaşarsak, yaşlılığa çare bulunacak" diye kendini avutan 60 yaş nüfusu kalmadı. Hemen hepsinde
derin bir kırgınlık duygusu hâkim. Öyle kolay kolay da tamir edilmez bir duygu.