Leonardo DiCaprio, Ukrayna için 10 milyon dolar bağışlamış, mış, mış... Eh, ünlü aktörün
2008'de ölen
anneannesi Helen
Indenbirken'in de
Odessa doğumlu
olduğunu düşünürsek, bu cömertlik
anlaşılabilir... Daha doğrusu anlaşılabilirdi!..
Paranın bağışlandığı iddia
edilen dernek öyle bir şeyin söz konusu
olmadığını, hesaplarına tek bir kuruş
bile gelmediğini açıkladı. Sonra öğrendik
ki, anneannesi de 1917 yılında
Odessa'da Rus anne babadan dünyaya
gelmişti. Peki dünya bunları biliyor
mu? Hayır! Çünkü bağış bütün medyalarda
haber oldu. Magazin basını
defalarca haberi kullandı. Uluslararası
Vişegrad Vakfı'nın açıklaması ise kendine
yer bulamadı.
Yani yine yalanı bütün dünya doğru diye biliyor, doğruyu ise sadece üç beş kişi! Müstahaktır mitomanlar saltanatının tebaasına! Müstahaktır böyle dünyaya!
***
Amerikalı gazeteci tweet atmış: "Neden Afganistan'dan, Lübnan iç savaşından, Suriye'den fotoğraflar bulup Ukrayna diye sosyal medyada paylaşıyorsunuz? Yaptığınız şeydeki tuhaflık sizi hiç mi düşündürmüyor?" Kimse
"Yalan söylüyorsun" dememiş. Lakin şu türden cevaplar yağmur gibi: "Mesela senin Rus uşağı olduğunu düşündürüyor!"; "Putin'den kaç para aldın?"
***
Sadece Rus orkestra şefi Valery Gergiev'e yapılanı mercek altına almak bile çok şeyi anlamak için yeterli. Gergiev, öyle
yakın zamanda falan değil, Reagan
döneminde (yani sert Soğuk Savaş
yıllarında) uluslararası kariyerine
başlamıştı. New York Metropolitan
Operası'nda konuk direktör bile olduğunda
"kültür elçisi" diyorlardı. Ya
şimdi? Bir günde işini bitirdiler adamın;
"Sana bir daha konser monser
yok" dediler... Bize "Ukrayna krizi"
diye aktarılan şey, yeni ve karanlık bir
yüzyılın açılan kapısı... Liberal Batı
demokrasilerinin
"evrensel kültür" olayı bitiyor.
Bu yaldızlı apoletleri bizzat Batı'nın kendisi omuzlarından söküyor.
***
Konuyu değiştireyim... Karadağlı
Andrej Nikolaidis'in romanı Oğul'u bir çırpıda okuyup bitirdim. Tavsiyeye şayan mı? Emin değilim. Ama altını çizdiğim bir satırı buraya bırakayım:
"Elektronik cihazlar, mutfak armatürleri, lambalar; her birine yakınlık duydum. Hepimiz onların başına gelenle aynı sonu bekliyoruz. İnsanlar bizi de bu nesneler gibi önce kullanıp sonra bir kenarda unutacaklar."