Penceremi özlüyorum
Çocuklarla sohbet ilaç gibi geliyor.
Christian Bobin haklı...
"Çocukların arkadaşlığında bizi duygulandıran şey dünyayı hafifleştirmesi; öyle bir varoluş!"
Bir çocuk "Bir şey sorabilir miyim?" dediğinde irkilmiyorum mesela...
Aksine, içimi sevinç kaplıyor.
Biliyorum çünkü...
Sabırsız ses tonları...
Biz yetişkinlerin değerini bilmediğimiz ne varsa, bir iki dakika içinde hayatımızın ortasına geri getiriverecek...
Bundan güzel hediye mi olur?
***
Ama sonra evime döndüğümde...Televizyon ve tabletin ekranlarında haberler açıldığında...
Sırtında minicik pembe çantası, elini tuttuğu annesine yetişmek için ayakları birbirine karışmış halde sığınağa doğru giden miniklerin görüntülerini izlediğimde...
Omuzlarıma doğru yüklenen basınç katlanılır olmaktan çıkıyor.
Nasıl legodan/yalandan bir dünya bu...
Özenle kuruyor, sonra çocuklar hayranlıkla bakmaya başlamışken elimizin tersiyle vurup yıkıyoruz.
***
Geçen gün bir okurum yemyeşil bağlara, bahçelere ve bulutlarla dolu gökyüzüne bakan bir pencerenin fotoğrafını göndermiş ve altına şöyle yazmıştı..."Ben hep bu pencerede kaldım hocam, hep 7 yaşında...
Arkama döndüğümde...
Bana takılan babama nazlanışım, annemin sofraya getirdiği dumanı üstünde yemekler, kardeşlerimin telaşlı halleri...
Yani..
Hep bir pencere vardır, bizde çocukluğumuzdan izler bırakan bir pencere."
***
Şimdi bu satırları yazarken ben de kendi "pencere"mi hatıralarım arasından çekip çıkartıyorum.Sobanın üzerindeki çaydanlıktan çıkan buharın hızla buğuya dönüştüğü pencere hani...
Buğusuna minicik parmağımla resimler çizdiğim pencere...
Dedem ve ben...
Kızarmış ekmekler, reçel...
Az önce bahçenin arkasındaki kümesten toplanmış yumurtalar...
Arkamda hissedip anlamadığım yetişkin kederleri...
Ve önümde, pencerenin ötesinde uzanan yemyeşil Bursa ovası...
Kim inanır şimdi, o zamanlar gerçekten yemyeşildi.
***
Ben Cahit Sıtkı Tarancı'nın şiirindeki çocuktum..."Camlar arkasında bekleyen çocuk/Üç mevsim güneşin seyrine dalar/Ve kışın güneşi özleyen çocuk/ Diliyle buğulu camları yalar."
Penceremi özlüyorum, çok özlüyorum.
Çok sonraları bin türlü mutsuzluğun izlerini taşıdığını öğrenmem şu an umurumda değil.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Durum ciddi (28.11.2024)
- Öğretmenler Günü (26.11.2024)
- Taktik hep aynı (25.11.2024)
- ‘Kıyamet kopmak üzere...’ (24.11.2024)
- Haftanın notları: Korka korka nereye? (23.11.2024)
- Ne oluyor, ne olacak? (21.11.2024)
- Çığ (19.11.2024)
- ABD’yi konuşmaktan mı korkuyorsunuz? (18.11.2024)
- ‘Ben... şey... inanacağım’ (17.11.2024)
- Haftanın notları: Maneviyat ölünce... (16.11.2024)