Tam da şu sıralarda...
Mesela Fransa'da bazı gazetecilere yüzbinlerce euro'luk internet siteleri kurdurup
Fransa'nın Libya ve Suriye politikalarına karşı yazılar yazdırsak...
Bir düşünün...
Acaba ne olurdu?
Oradaki medya etiğinden sorumlu kuruluşlar, bizim Gazeteciler Cemiyeti gibi "
İktidar gazeteciliğe müdahale etmekten vazgeçmelidir" açıklaması yapar mıydı?
Asla!
Ortalık öyle karışırdı ki, Fransa devleti en yüksek perdeden tepki gösterir ve bu duruma anında son verilirdi.
Bilen bilir.
Bilmeyen bir tarafından atmasın...
***
Kabul edelim ki...
Bizim demokrasimiz insan hakları bakımından sorunlu olabilir ama kendi varlığını ve vatanın çıkarlarını korumak açısından gevşektir.
Çünkü
demokrasi bizde en az beş, altı nesil içinde "vatan" olmayan bir ideal olarak aktarılıp benimsetilmiştir. (Bunda 80'ler, 90'lar medyasının büyük payı var.)
O yüzden şimdi bir "sanatçı" bozuntusu çıkıp "ülkemizi eleştirmek için gerekirse daha çok yabancı fon alırız, demokrasinin ülkesi yoktur" türünden laflar geveleyebiliyor.
Yabancı bir fonu cukkaladığın anda eleştiri özgürlüğünün de zincirlendiğini umursamayan sayısı kalabalık bir
"
okumuş" tayfa var.
Dahası, bu fonları
ödül gibi görüyorlar.
Keşke yanılıyor olsaydım ama gerçek bu.
***
Fondaş gazetecilik bir buzdağı...
Kamuoyu henüz buzdağının su üzerindeki küçük bir bölümüyle tanıştı.
Su altındaki bölümde
Almanya, İran, hatta inanmayacaksınız ama Suriye de var.
Dün sosyal medyada dikkatimi çekti...
Derhal
İran muhipleri fondaşları savunmaya başladılar.
Ardından Esad'a "adam gibi adam" övgüsü yapanlar fondaşlara sahip çıktı.
Eh,
suç ortaklığı kan kardeşliği gibi bir şeydir malum...
Medya fonu almayı "yabancı sermaye desteği" gibi sunan uyanık akademisyen tayfasını hiç katmıyorum.
***
Peki bundan sonra ne olur?
Sırtını yabancılara dayayanların hiç rezil olmadan tekrar tekrar mesleki itibarlarını tazelediklerine çok şahit oldum.
Hukuksal düzenlemeler şart.
Esas olan...
Neyi düşünür, neyi yaparsak yapalım merkeze Türkiye sevdasını ve çıkarlarını koymaktır.
Bu gerçeği unutturanları kamuoyu da unutmalı!
*
NOT DEFTERİ
Birinci Dünya Harbi tarihin en mühim hadisesidir. İkinci Dünya Harbi çok daha modern silahlarla onun bir şubesi olmaktan başka birşey değildir... (NECİP FAZIL KISAKÜREK / Dünya Bir İnkilap Bekliyor)