Kanlıca’da bir gün
Çay söylüyorum.
Hafif demlice ve ince bellide.
Malum, sıcakta sıcak içmek serinletiyor.
Sonra birden Emirgan tarafından hızla Kanlıca'ya doğru kopup gelen tatlı bir esinti.
Bu iyi işte!
Deniz kıyısındaki bir masada iki kız çocuğu dondurmalarını öyle iştahla yiyorlar ki, içlerindeki neşe kahvede oturan herkese yayılıyor, havadaki nemin baskısı hafifliyor.
Yanımdaki sandalyeye koyduğum sırt çantamı açıp Kevin Barry'nin, adı pek güzel diye aldığım "Tanca'ya Gece Feribotu"nu çıkarıyorum.
Günlerdir sömürgecilik üzerine ve iklim mücadelesi denen heyulanın karanlık yönleri üzerine okuyorum.
Üzerimde yüzlerce sayfanın ağırlığı var.
Şimdi yeni kuşak İrlandalı yazarlardan birinin hafifçe dalgacı romanı bu ağırlığı atmama yardımcı olur mu?
Edebiyat öyledir...
İnsanı İskenderpaşa Camii önünden bir ikindi vakti İspanya'nın güney ucunda Algeciras Limanı'nda bir geceye ışınlayıverir.
***
"Melankoli saatleri başlamakta. Geçmişi renkli bir beyefendinin dertleri bunlar. Başka hiçbir şeyi yoksa bile pişmanlıkları var."Böyle hem içlerinden, hem de birbirleriyle konuşan emekli(!) iki gangster romanın kahramanları...
Feribotu beklerken dilleri çözülüyor.
Onların ifadesiyle artık "saatler ağır ve hantal, yaşlı atlar gibi gelip geçiyor."
Bir ara şöyle bir konuşma geçiyor aralarında.
"- Çocuk oyuncağı olmayacak Charlie. Ölüm yani.
- Nihai son mu sence?
- Öyle olduğunu söylemiyorum. Yalnızca çocuk oyuncağı değil diyorum (...) Çiçekli bir çayır görüyorum diyemem. Bir an için bile öyle olduğunu söylemedim. Benim hayalimdeki ölüm, bir tür sükûnet.
- Ne güzel diyor, Maurice, dinlendirici."
***
Bu kadar yeter...Zaten Algeciras Limanı'na bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor.
Oysa Kanlıca'da nem havada görünmeyen bir bulut gibi asılı duruyor.
Yoğurt mu, kahve mi?
Sade kahvemi söylüyorum.
Biraz da Oruç Aruoba karıştırayım...
Özlem üzerine yazdıkları hep canımı yakıyor.
Defterime not almışım mesela...
"Özlem geçmişin geçmemiş -ve geçmeyecek- olmasını ister."
"Özlem geçmişi gelecek ister."
İyi ama böyle bir özlemim yok benim!
Kahvemden bir yudum alıp etrafıma bakıyorum...
Dünyaya geldim geleli hep burada oturuyormuşum, hep tam şu "an"daymışım gibi hissediyorum.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Yalan ve tüketicileri (29.11.2024)
- Durum ciddi (28.11.2024)
- Öğretmenler Günü (26.11.2024)
- Taktik hep aynı (25.11.2024)
- ‘Kıyamet kopmak üzere...’ (24.11.2024)
- Haftanın notları: Korka korka nereye? (23.11.2024)
- Ne oluyor, ne olacak? (21.11.2024)
- Çığ (19.11.2024)
- ABD’yi konuşmaktan mı korkuyorsunuz? (18.11.2024)
- ‘Ben... şey... inanacağım’ (17.11.2024)